Akdeniz’in girintili çıkıntılı haritasına bakınca güney tarafta, tam orta noktada yüzük taşı gibi duran Tunus’u görürsünüz. Tunus Akdeniz’in ortasında Malta, Sicilya, Sardinya adalarıyla beraber deniz nöbetçisidir. Afrika’nın kapısı olan Tunus bir dönem “Afrika” ismiyle de tanınmıştır. Büyük topraklara sahip Cezayir ve Libya’nın arasında 12,5 milyonluk nüfusuyla küçük, şirin bir ülkedir. Bizim gündemimizde nedense daha çok Cezayir ve Libya vardır. Tunus fazla gündeme gelmez.

Maarif Vakfı’nın organize ettiği eğitim fuarı, devlet ve vakıf üniversitelerinin katılımıyla gerçekleşti. Biz de bu fuara İstanbul Ticaret Üniversitesi olarak katıldık. Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün kurulan Maarif Ajansı’nın dünyanın birçok ülkesinde benzer çalışmalar yaptığını belirtti. Fuarın düzenlenmesinde yeni Tunus Büyükelçimiz Ahmet Misbah Demircan’ın katkısı ve katılımı, fuara gelen üniversite yetkilileri ve öğrenciler tarafından sevinçle karşılandı. Demircan, stantları tek tek dolaşarak gelen öğrencilerle yakından ilgilendi. Gelen öğrencilerin büyük çoğunluğunun güzel Türkçe konuşmalarının ana sebeplerinden birisi Maarif’in okulları, ikincisi ise Türk dizileri olmuş.

Kaldığımız otelde servis yapan garson “Türk müsünüz?” diye sorarak Türkçe konuşmaya başladı. Biz de “Bu kadar güzel Türkçe konuşmayı nereden öğrendin?” diye sorunca gülerek kursa ve okula gitmediğini, dizilerden öğrendiğini anlattı. Akşam otel odasında televizyon kanallarına bakarken iki tane Türk dizisinin gösterildiğini gördüm. TRT World de kanallar arasında vardı. Tunus şehrinin Osmanlı’dan kalma kapalı çarşısında dolaşırken esnafın “Merhaba, nasılsınız?” diyerek bize “takılmaları” çok hoşuma gitti. Bu yüksek ve güzel ilgiyi yok etmemek lazım.

Tunus Büyükelçimiz Ahmet Misbah Demircan ile Tunus Uluslararası Kitap Fuarı’nı da ziyaret ettik. Kitap fuarının gençler tarafından yoğun bir şekilde takip edildiğine şahit olduk. Bu vesileyle Tunusluların eğitim seviyelerinin çok yüksek olduğunu da öğrendim. Fuarda birçok ülkenin stantları vardı ama maalesef Türkiye’nin yoktu. Büyükelçimiz, fuar yetkililerinin Türkiye’nin katılımını çok arzu ettiklerini ifade etti. Seneye Türkiye’ye bir onur konukluğu yakışır diye düşünüyorum.

Tunus’la hikâyemiz Barbaros Hayrettin Paşa’nın 1534 yılında bölgeyi hâkimiyeti altına almasıyla başlar. Yaklaşık 350 yıl beraber yaşadığımız Tunus, 1881 yılında Fransız egemenliğine girdi. 75 yıl Fransız egemenliğinde kaldıktan sonra 1956 yılında bağımsızlığını kazandı. Barbaros Hayrettin Paşa’nın Endülüs’te İspanya soykırımına uğrayan 100 bine yakın insanı buraya getirdiği söyleniyor. Türklerin sayısı konusunda farklı rivayetler var; yüzde 20 diyenler olduğu gibi yüzde 35 olduğuna dair de konuşmalar duydum. Ortak tarihin gün ışığına çıkması için daha çok bilimsel çalışmaya ihtiyaç var.

Tunus denince akla sosyolog, tarihçi devlet adamı İbn Haldun gelir. Tunus şehrinin merkezinde, dar sokaklarda İbn Haldun’un yaşadığı evi aradık. Yakın sokaklarda oturanların çoğunluğunun evi bilmediğini anladık. Nihayet kapısında küçük bir kitabe olan evi bulduk ancak kapalı olduğu için ziyaret edemedik. Evin yakınında bulunan İbn Haldun Mescidi’nde cemaatle ikindi namazı kıldık. Sonra Tunus’u yöneten Türk beylerine ait mezarlığı ziyaret ederek atalara dua ettik.

Tunus’a dair anlatılacak çok şey var… En önemlisi tarihçilerin, bilim adamlarının ortak tarihimizi daha detaylı bir şekilde yazmalarıdır. Bu, iki kardeş toplumu birbirine daha çok yaklaştıracaktır.