Nakşibendi tarikatını temsil eden oluşumlardan biri olan İsmailağa Cemaati’nde “Şeyh kim” soruları soruluyor.

Nakşiliğin Halidi kolundan olan İsmailağa Cemaati, İstanbul'daki üç büyük Nakşi temsilcisinden biri. Tarikat kolu, kalabalık bir cemaate ve geleneğe sahip. Cemaatin güncel konularına girmeden önce İsmailağa ile alakalı iki hususa dikkati çekmek isterim.

İsmailağa Cemaati, laik-seküler kesim tarafından giyim kuşamları nedeniyle her zaman eleştirilmiştir.

Aynı kesimdekiler, modernist yaşam tarzlarına bir tepki olarak geleneksel kıyafetleriyle, modern yaşamın tüm yeniliklerini reddeden anlayışlarıyla, ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan Hristiyan tarikatı olan Amişler’i “yüksek ahlak öğretisi” diye tanımlar ve pek överler.

Söz konusu kesim, protest duruş veya bu yaşam tarzı tercihi İslami ekolden gelince aşağılayıp eleştirirler ve hatta durumu rejim için bir tehdit olarak tanımlarlar.

CEMAATİN KONUMU DİKKAT ÇEKİCİ

Neyse, biz laiklerin ikiyüzlü çifte standartlarını bir kenara bırakalım. İsmailağa Cemaati’nin merkezinin bulunduğu mahalleye ve mahallenin şehrin topografyası içindeki konumuna dikkati çekelim.

Halk dilinde Çarşamba Cemaati olarak da bilinen İsmailağa, Fatih Camisi ve Yavuz Selim Camisi’ne yakın olan Fatih’in Çarşamba semtinde bulunmaktadır. Semtin Haliç kısmındaki Balat tarafına baktığınızda ise çok yakınında Fener Rum Patrikhanesi’nin bulunduğunu görürsünüz. Fatih’te iddiası ve geleneği olan iki zıtlık âdeta yan yana bulunmaktadır. 

Patrikhane, Lozan'la birlikte, Türkiye'deki Ortodoks azınlıkların dinî vecibelerini yerine getiren ‘dinî bir Türk kurumu’ hâline getirilmiştir. Ve fakat kendi içlerinde her zaman ekümeniklik (uluslararası tüzel kişilik hâline gelmesi) iddialarını korumuş ve Batılı güçler tarafından da desteklenmektedir.

Siyasi misyonu da herkes tarafından bilinen Fener Rum Patrihhanesi’nin hemen ön kısmına İsmailağa gibi bir cemaatin yerleşmiş olması tesadüf olamaz. Osmanlı giyim kültürünü benimseyen, İslami yaşam tarzını kendi anlayışlarına göre pratize eden bir cemaat, âdeta Balat’a karşı; görüntüsüyle ve grubunun giyim tarzıyla bir cevap vermektedir.

Sıradan bir cemaatten bahsetmiyoruz. Bu bahsettiğim konum itibarıyla bile bir takım fitne odakları, İsmailağa’yı dağıtmak ve yok etmek isteyeceklerdi elbette. Üstelik bu yeni bir konu da değil. Cemaatin önde gelenleri pek çok defa cinayete kurban gitmiştir. Sevilen, ilmî derecesi yüksek olan ve cemaatin geleceğinde pozitif anlamda bir katkısı olabilecek bazı şahsiyetler, birtakım güçler tarafından saldırıya uğramış ve şehit edilmiştir.

15 Temmuz’da devleti FETÖ’nün elinden kurtaranlar arasında İsmailağa Cemaati de vardır.

Dolayısıyla devlete asla ve kat’a bir tehdit olarak görülemeyecek bu yapılanmayı kimler tehdit olarak görüyor, tahmin edebiliyorsunuzdur.

İsmailağa Cemaati üzücü bir şekilde bölünmeye gitmiş görünüyor.

Fakat cemaat üyeleri için aslında karar vermek çok zor olmayabilir. Sadece biraz geriye çekilip gelişmeleri kronolojik olarak değerlendirmeleri yeterli olacaktır.

MAHMUT EFENDİ SONRASI NE OLDU?

Öncelikle ifade etmek gerekir ki tarikatlarda silsile esastır. Silsile kesintiye uğrarsa grubun özelliği tarikat olmaktan çıkar ve şeyhi olmayan “cemaat” yapısına döner.

Bu açıdan bakıldığında İsmailağa tedbirleri almış ve silsilenin devamına dair açıklamalarını yapmıştı. Ayrılığı oluşturan ise tarikat içindeki popüler bir hocaefendinin aykırı açıklamalarıyla cemaatin bölünmesi durumudur.

Ne olmuştu, hatırlayalım.

İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi, 2022 yılında ruhunu teslim etti.

Cenaze namazı sırasında 95 yaşında olan Hasan Kılıç Hocaefendi’nin cemaatin başına geçeceği, halife ve şeyh olacağı ilan edildi.

Hasan Kılıç Hocaefendi 20 ay görevde kaldı ve sonrasında dar-ı bekaya göçtü.

Esasen Hasan Efendi cemaatin başında iken ayrılık tohumları ekilmeye başlandı.

Televizyon yayınlarıyla ün yapan ve popüler bir şahsiyet olan, Cübbeli Ahmet Hoca olarak da bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün "yeni lider" olarak beklentiye girdiği biliniyor.

Cübbeli Ahmet Hoca, Mahmut Efendi sonrasında ismi işaret edilmeyince de şeyhlik makamının Mahmut Efendi ile sonlandığını iddia etti ve cemaatin içinde ayrılıklar oluştu.

Bu süreçte Cübbeli Ahmet Hoca, İsmailağa Cemaati tarafından dışlandı ve tarikatla olan manevi ilişiğinin kesildiği açıklandı.

22 Nisan 2024’te Hasan Kılıç Hocaefendi’nin de 97 yaşında dar-ı bekaya irtihal etmesiyle yeni seçilen şeyh İsmailağa Cemaati İstişare Kurulu tarafından açıklandı. Fikri Doğan Hocaefendi, İsmailağa Cemaati’nin yeni şeyhi olarak silsilede 38. sırada görevi teslim aldı.

Hâl böyleyken geniş bir cemaat kitlesine sahip olan Cübbeli Ahmet Hoca, tarikat içinde son şeyhin Mahmut Efendi olduğunu, ondan sonra Mehdi Aleyhisselam’ın geleceğini, rabıtanın Mahmut Efendi’ye yapılması gerektiğini talebelerine anlatmakta.

Bu açıklamaları yaparken de “vekil olarak” İbrahim Uslu’ya tabi olunması çağrısını yapıyor.

Ve özellikle şu cümlesi dikkati çekiyor: “Efendi hazretlerinin tarikatı bozuldu.”

Bu cüretkâr çıkışın ne manaya geldiği aşikâr. Açıkçası bu, en çok da tarikat düşmanlarını sevindirecek türden bir açıklama.

Bu yazıyı yazmadan önce tarafların sayısız video açıklamasını dinledim ve notlar aldım. Mahmut Efendi’nin oğlu Ahmet Hocaefendi’nin şu sözü çarpıcı idi: “Cübbeli Ahmet, cemaatin başı olarak babamı kabul etmiyor.”

Gördüğüm kadarıyla bölünme çok derin!

İsmailağa bağlılarına düşen, agâh olup gelişmelere ferasetle bakmaları olacaktır.

Kişiler gelip geçer. Önemli olan irfan ocaklarının kıyamete kadar açık olarak kalmasıdır.

Manevi alanda koltuk peşinde koşmak! Ne acı bir imtihan.

Allah, salihlerin yolunu açık etsin ve sözlerini etkili kılsın.