2010’dan 2015’e… HDP’lilerin “kapatılma” ile sorunları yok ki

Abone Ol

Anayasa’da köklü bir reforma karşılık gelen meşhur 2010 paketi Meclis Genel Kurulu’nda oylanırken, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran (Meclis’in ön iznine bağlayan), kapatılma işini “temelli” olmaktan çıkaran, kapatılan partilerin yöneticilerine ilişkin siyasi yasak süresini 5 yıldan 3 yıla indiren değişiklik teklifi, AK Parti’nin birkaç firesinin yanında, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) grup halinde oylamaya katılmayınca düşmüştü.

Malumunuz, anayasa değişikliklerinde, önce madde madde oylamalar yapılır, ardından teklifin tümü oylanır ve asıl netice teklifin tümü üzerindeki oylara bağlıdır.

Burada da, BDP gibi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) de pakete bütün olarak karşı durduklarını açıklamışlar, teklifin tümü üzerindeki oylama 72 ret oyuna karşılık 336 oyla kabul edilmişti.

Anayasa değişiklikleri sözkonusu olduğunda, siyasi geleneğimizde karşılaştığımız tavır, partilerin, değişikliğe ilişkin fikirlerini tek tek maddeler üzerinde ifade etmesi, daha sonra teklifin tümü üzerinde siyasi duruş belirlemesi şeklinde olagelmiştir. Zaten Anayasa’nın anayasa değişikliklerinde öngördüğü “önce madde madde, sonra tümü üzerinden oylama” usulünün sağladığı siyasi imkan da budur; filan parti “Ben şu fikre sıcak bakıyorum ama bunun şu şekilde yapılmasına karşıyım” diyebilir, demelidir, demiştir.

Gelgelelim, 2010’da, “müzmin muhalefet” hastalığından mustarip CHP ve MHP’yi bir kenara bırakırsak; siyasi hareket olarak defalarca parti kapatma “müeyyidesiyle” karşılaşan BDP’nin hiç değilse bu madde üzerinde bile AK Parti’yle mutabık kalması mümkün olmamıştı. BDP, oylamadaki tavrıyla, “Her ne kadar bu değişiklik paketini kabul etmiyorsak da, partilerin kapatılmasına karşıyız” ya da “Teklifi beğenmiyoruz, ama girişimi samimi buluyoruz” diyebilirdi, dememişti.

AK Partili vekiller, 2010’dakine benzer bir teklifle Mart 2015’te yine parti kapatmayı zorlaştıracak bir anayasa değişikliği teklifini Meclis’e sundular. Teklif, aynı ay içinde Meclis Anayasa Komisyonu’nda görüşüldü ve kabul edilerek Genel Kurul’a sunulmak üzere Meclis Başkanlığına sevk edildi.

Fakat o da ne, -yine CHP ve MHP’li vekillere ilaveten- BDP’nin halefi olarak Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Komisyon’daki tek temsilcisi karara muhalefet şerhi düştü. HDP’li üye, muhalefet şerhinde, en kaba özetle, “Parti kapatmanın zorlaştırılmasını değil, tümden kaldırılmasını istiyoruz” dedi.

Fakat şu da var: BDP ya da HDP, mevzubahis hareketin Meclis’teki temsilcilerinin 2010’dan bu yana, Meclis çatısı altında “Buyurun, parti kapatmayı tümden ortadan kaldıralım” diye bir girişimi de olmadı.

Daha dün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Partilerin kapatılmasına karşı olduğu, ama bireysel olarak (suçla anılan) parti yöneticilerinin dokunulmazlık zırhının çıkarılması gerektiğini düşündüğü” yönündeki açıklamalarına, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Buyurun bütün dokunulmazlıkları kaldıralım” diyerek cevap verdi; “Buyurun parti kapatmayı imkansız hale getirelim” demedi.

Türkiye’de parti kapatma “müeyyidesinden” en çok çekmiş iki hareketten birinin temsilcisi olarak AK Parti bu “müeyyideyi” ortadan kaldırmak için defaatle harekete geçti, samimiyetini ortaya koydu. Diğeri, BDP-HDP çizgisi ise parti kapatmayla hiçbir problemi olmadığını, oyu ya da vekil sayısı ne olursa olsun sesini zaten “sokak olaylarıyla” yeteri kadar duyurduğunu yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla yeteri kadar ifade etti.

Fırsat bu fırsat, şu Mart 2015’teki teklif hemen Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlansa ne güzel olur.