İspanya'nın kuzeyindeki Sierra de Atapuerca bölgesinde yer alan Gran Dolina kazı alanında yapılan yeni arkeolojik keşif, tarih öncesi dönemlerin en karanlık yüzünü yeniden gözler önüne serdi. Yaklaşık 850 bin yıl öncesine ait olduğu belirlenen küçük bir omurga kemiği, 2 ila 4 yaşları arasındaki bir çocuğa ait. Bu çocuk, bugün soyu tükenmiş olan Homo antecessor türünün bir üyesiydi.
Uzmanlar, kemiğin üzerinde yapılan kesiklerin son derece hassas ve belirli anatomik noktalarda olduğunu belirtti. Bu izler, çocuğun kafasının gövdeden ayrıldığını ve tıpkı av hayvanları gibi işlenerek etinin alındığını gösteriyor.
Kazının eş yöneticilerinden olan IPHES-CERCA araştırmacısı Dr. Palmira Saladié, “Bu vakayı özellikle çarpıcı kılan çocuğun yaşı ve kesiklerin ne kadar hassas olduğu. Kafanın ayrılması için kritik anatomik bölgelerde belirgin izler var. Bu, çocuğun da diğer avlar gibi işlendiğine dair doğrudan bir kanıt” dedi.
İLK KANİBALİZM KANITI BURADA BULUNMUŞTU
Gran Dolina kazı alanı, yaklaşık 30 yıl önce insanlık tarihindeki ilk kanıbalizm (yamyamlık) kanıtının bulunduğu yer olarak da biliniyor. Yeni keşif, bu davranışın istisnai değil, tekrarlanan bir uygulama olduğunu ortaya koyuyor. Saladié, “Artık bu davranışın süreklilik taşıdığını belgeliyoruz. Ölüye yapılan muamele istisnai değil, tekrar eden bir eylem” açıklamasında bulundu.
Yalnızca çocuk omurgası değil, aynı zamanda Homo antecessor türüne ait bir diş de kazı alanında bulundu. Bunun yanı sıra, insan kalıntılarının hemen üst katmanında 1.300'den fazla fosilleşmiş dışkının (koprolit) bulunduğu bir sırtlan tuvaleti tespit edildi. Bu tür katmanlar, mağarada farklı dönemlerde kimlerin yaşadığını anlamak için önemli ipuçları sunuyor.
KAZILAR YENİ BİLGİLER ORTAYA ÇIKARMAYA DEVAM EDİYOR
Bu yıl Temmuz ayında ortaya çıkarılan yeni kanıtlar, Homo antecessor türünün yalnızca hayvanları değil, birbirlerini de yiyecek kaynağı olarak gördüğünü ve muhtemelen bu davranışın bölge kontrolüyle de ilgili olabileceğini düşündürüyor.
Saladié, “Her yıl, neredeyse bir milyon yıl önce bu insanların nasıl yaşadığını, nasıl öldüğünü ve ölülerine nasıl davrandıklarını yeniden sorgulamamıza neden olan yeni kanıtlar ortaya çıkıyor” diyerek kazıların önemine dikkat çekti.