Adaletin hassas tartısı şaşar mı?

Abone Ol

Kalplerde oturmayan denge, terazide tutar mı?

Vicdan tartısından geçmeyen ağırlık hukuk tartısından geçer mi? Geçerse ne olur? Vicdanlar kanayıp sorgulayarak mizan terazisinde yargılar mı?

Hain darbe girişiminden sonra iki yılı geride bıraktık. Bu zaman içerisinde adalet mekanizması suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırayım diye çok uğraştı, savcılar soruşturmalar yaptı, hakimler davalar gördü.

Olması gereken de buydu. Suçlu suçsuzdan ya da çok suçlu az suçludan ayrılmalı,  kuru yaştan ayırt edilmeliydi. Edilmiştir inşallah.

Lakin sonuçlanan şu karar vicdanımızda bir takım kabul edilemez mevzulara sebep olmuştur.

15 Temmuz Köprü davasının kararı açıklandı. 143 sanıktan 44’üne beraat kararı verildi. Bu mekanın diğer mekanlardan birçok ayırt edici özelliği var. Bana göre ana operasyon merkezi olması, sabit kameralarla donatılmış bir alanda olması sivil cep kameraların, canlı yayınların filan olması vs. vs. etmenler, diğer mahallere göre burayı daha yorumsuz, daha şeffaf değerlendirmemize imkan sağlıyor.

Tatbikata çıkıyoruz diye çıkarılan erlerden birisinin görüntüsünü hepimiz hatırlıyoruz değil mi?

Sokaklarda dolaşırken televizyon ekranından darbe teşebbüsü olduğu haberini okuyunca gözyaşlarını tutamamıştı. Ve en azından istem dışı orada olduğunu, aldatıldığını görmüştük.

Oysa köprüde bulunan hainlerden pişmanlık emaresi olan bir kimse dahi kameralara yansımadı, göremedik. Hiç birisi darbeyi TV’den öğrenen bu “Er” kadar haysiyetli, şerefli milli olamadı.

44 kişi beraat etti. 44 kişinin hiçbir şekilde en ufak bir suçu yok anlamına geliyor. 44 kişinin sabah gün ağarıncaya kadar hainler tarafında durmasının dahi bir kabahat içerme ihtimali bulunmuyor. Yani bu 44 kişi o gece yataklarında uyuyanlarla aynı statüde olarak değerlendirildi. Yani suçsuz ilan edildi.

Peki neye göre?

Bu soruya vicdanlar makul ve mantıklı cevap bulamıyor. Bulamaz da.

Kanunlar her zaman suçüstü yapılan bir suçun açık delilleri karşısında başka delile gerek duymaz. Bu 143 sanıktan hangisinin muhakemesi 16 yaşındaki Abdullah Tayyip Olçok’tan, Engin Tilbeç’ten, Halil İbrahim Yıldırım’dan ya da Mahir Ayabak’tan daha az idi? Hangisi gerçekten orada bulunmanın dahi bir suç olduğunu bilmeyecek kadar aptaldı?

Dedim ya sabit ve seyyar kameralar önünde taraf tutmuş tarafını değiştirmek için 12 saat geçen zaman diliminde bile –ki bu dünyanın en saf, en akılsız, en ebleh insanı için bile çok uzun bir süredir- buna yeltenmemiş 44 kişinin neye göre beraat ettirildiği sorusunun asla mantıklı bir cevabı yoktur.

Adalet terazisini elinde tutanlar da yanlış tartabilirler mi? Mümkündür. Ama bu yanlıştan dönmek de mümkündür? Vicdanlarımız asıl bu yanlışta ısrarı kabul etmez. Edemez…