Ne izleyeceğimizi, ne okuyacağımızı, neye kızacağımızı artık büyük ölçüde algoritmalar belirliyor. Karşımıza çıkan içerikler tesadüf değil; önceki tercihlerimizin, tıklamalarımızın ve alışkanlıklarımızın sonucudur. Bu görünmez yönlendirme, fark edilmediği sürece tehlikelidir. Çünkü insan yönlendirildiğini fark etmediğinde, seçtiğini zanneder.
Algoritmalar ihtiyaçlarımızı değil, alışkanlıklarımızı besler. Bizi geliştirecek olanı değil; ekranda daha uzun tutacak olanı öncelikler. Aynı fikirler, benzer duygular, tekrar eden içerikler… Zamanla zihin daralır, bakış açısı tek bir yöne sıkışır. İnsan dünyayı değil, kendisine gösterilen kısmı görmeye başlar.
Bu yüzden bilinçli kullanıcı olmak artık bir tercih değil, bir zorunluluktur. Ne izlediğini, ne okuduğunu, neye maruz kaldığını sorgulamayan zihin kolay yönlendirilir. Her akışın sürüklediği yere gitmek, iradeyi yavaş yavaş teslim etmek demektir.
Her öneri kabul edilmemeli, her akışa kapılınmamalıdır. Bazen durmak, bazen kapatmak, bazen bilinçli olarak farklı bir ses aramak gerekir. Zihin, çeşitlilikle beslenir; tekrarlarla körelir.
Teknoloji, kontrol edilmezse yönlendirir. Ama insan farkındalıkla hareket ederse, onu kendi amacına hizmet eden bir araca dönüştürebilir. Asıl mesele kimin kimi yönettiğidir. Ve bu sorunun cevabı, insanın ne kadar bilinçli kaldığında saklıdır.