Allah ile kandırmak/kandırılmak

Abone Ol

Samimiyet insanın en önemli sermayelerindendir.

Samimiyet; yani içi dışı bir olmak, olduğu gibi gözükmek, gözüktüğü gibi olmak.

Meselemiz en temelde inanç ve ibadet meselesi değil; samimiyet meselesi.

Ne kadar samimiyiz?

Samimiyetini yitirmiş insanlardan, bir yılanın zehrinden, bir yalanın kirinden kaçar gibi kaçmak gerekir.

Kandırmaların en kötüsü Allah’ın adını kullanarak kandırmaktır.

Kul, Allah’ın rızasını güder ve O’nun rızasına ulaşmak için yaşamaya gayret eder.

Allah’ın rızasını kazanmak, birilerinin dışarıdan dikte etmesiyle olacak iş hiç değildir.

Tamamen içten samimi duygularla, gönüllü, kalpten ve gelerek yapılır, Allah’ın rızasını güderek yapılmak istenen her ne ise.

İçten gelmeyen bir amel, samimi olmayan hiçbir hareket gösterişten öteye geçemez.

Allah’ın adı ve Allah’ın ayetleri kullanılarak insanlar katlediyor, anarşi çıkarılıyor ve toplumsal huzur bozuluyorsa, bu aslında büyük bir kandırılmış halinin tezahürüdür.

Çünkü Allah’ın adıyla zulüm ve fitne çıkarılamaz; “Allah’u ekber” diyerek toplumsal huzur bozulamaz.

Özünde barış ve esenliği barındıran İslam ile toplumsal huzuru bozmak değil, ancak inşa etmek gerekir.

Allah adına/adıyla kandıranların çok olduğu bir dünyada, aklınızı kullanmıyorsanız, kendi iradenizle kandırılmaya açıksınız demektir.

İnsan, aklını kullanmakla mükelleftir; çünkü akıl, hakikate giden yolun anahtarıdır.

Kutsal olanı, kirli emellerine alet edenler; ruhlarını ve vicdanlarını yitirmişlerdir.

Bu nasıl bir aldanış halidir ki, kötülüğü ve zulmü kutsallaştırırlar.

Oysa akıl, hakikat ile batılı ayırma sorumluluğunu bize yükler.

Bu sorumluluğu yerine getiremediğinizde, kandırılmaya mahkum olursunuz.

Bir ayette de Allah, aklını kullanmayanı pisliğe mahkum edeceğini söyler.

Aklın ışığı olmadan, kalbin samimiyeti de kolayca zehirlenebilir.

Samimiyet ve akıl, ancak birleştiğinde insanı bu karanlık tuzaklardan korur.

Yeryüzünde fitne çıkaran, kan döken ve bunu Allah adına yaptığını iddia eden herkes, aslında en büyük tuzağa düşmüş demektir.

Bu tuzağın adı; dinin maskesi altına gizlenmiş, kirli bir ideolojidir.

Gerçek inanç, akıl ve kalp bütünlüğünde saklıdır.

Zira aklı kullanmayan bir kalp, kolayca kandırılabilir.

Kendi çıkarları için başkalarını aldatan bu sahtekârlar, hem insanlık onuruna hem de dinin ruhuna ihanet ederler.

Bu aldatılmışlık hali, toplumları derinden böler ve birliğe olan inancı zedeler.

İhtiyacımız olan en başta samimiyettir.

Temelinde saf bir gönül ile atılan her adım, aklı paranteze almadan, samimiyetin kalesi olur.

Aksi durumda, insan nefsine ve şeytanın fısıltılarına kolayca yenik düşer.

En büyük kaybediş de bu değil mi?!