Anayasa Mahkemesi ya da 60 darbesinin has evladı

Abone Ol

Ne yazık ki, Türkiye’nin böyle tuhaf bir sorunu var.

Bu soruna analık eden esas saik ise bizatihi rejim!

Ne demek bu?

Şu demek:

Türkiye’de kökleşen ve yönetim mekanizmasıyla birlikte tüm sosyal ve ekonomik enstrümanları çeşitli vesilelerle kontrolü altında tutan güç, rejimin değişmesine direniyor.

Bunu, mütemadiyen hassas dengeleri manipüle edişinden anlıyoruz.

Sözgelimi ne zaman bu memlekette iç barışa yönelik bir ümit ışığı yansa, açık havada gök gürültüsünü andıran bir tarzda gelişen ve toplumu yakından ilgilendiren hadiselerin, sıfırdan başlamışçasına tırmanmasına tanıklık ediyoruz.

Mekanizma çok yerleşik ve köklü…

Çok ciddi darbeler almış olmasına rağmen operasyonel gücü hâlâ birçok dengeyi değiştirebilme yeteneğine sahip.

Daha da enteresan olan, bu operasyonlar marifetiyle zıt kutuplar, eşzamanlı olarak devreye sokularak, kaosu toplumun tüm katmanlarına yayabilmeleri…

Bu da, nasıl komplike bir oluşumla karşı karşıya kaldığımızı gösteren çok açık bir delil.

Sözgelimi Anayasa Mahkemesi…

Yerleşik düzenin stepnesi gibi adeta.

Hükümet, ne zaman, gerek iç güvenlik ve gerekse dış güvenlik adına bir adım atsa karşısına, bu kerameti kendinden menkul odak çıkıyor.

Hatırlarsanız bu kurum, 17-25 Aralık süreçlerinde, sosyal medyanın bazı enstrümanlarında boy gösteren ve rahatlıkla vatana ihanet diye nitelendirebileceğimiz bilgilerin yayımlanmasının engellenmesi yönündeki hükümet tarafından yapılan girişimleri durdurmuş, hatta bu kaynağı meşkuk istihbari dezenformasyona meşruiyet kazandırmıştı.

İşte bu güç, bayram öncesinde de arz-ı endam etti ve Paralel İhanet Çetesiyle yapılan mücadeleye alenen müdahil oldu ve ‹ulusal güvenlik› filan dinlemeden, savaşın patlak vermesine neden olan ‹dershane› meselesinde bu çetenin yanında yer aldı.

Buna benzer başka kararlar da var.

Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi, açık bir biçimde ‘kanun koyucu’ gibi davranmaktan imtina etmiyor.

Şu bir gerçek ki, anılan kurum, tam da hayatiyetine vesile olan 60 darbesinin ruhuna uygun anlayışı devam ettirdiğini hatırlatıyor bize.

Malum, bu ülkeye yapılan en büyük ihanetlerden birisi olan 1960 darbesinin bir ürünüdür Anayasa Mahkemesi!

İşte ne zaman ki, memlekette küçük çaplı da olsa kaotik bir görüntü hasıl oldu, hemen durumdan vazife çıkarmayı ihmal etmedi bu kurum ve kaosa kendince bir katkı verdi.

Bu, aslında, eski Türkiye’yi tarihe gömmek isteyen iradeye yönelik bir mesaj!

Statükonun yaşadığını ve gerektiği zaman hadiselere müdahil olabileceklerini hatırlatıyor kendi dilince.

Bu nedenle, bahse konu kurumun, ait olduğu yere iadesi olmazsa olmaz bir şarttır!

Ait olduğu yer, kendisini ihdas eden 60 darbesinin utançla anılan mahallidir elbette.

Behemehal lağvedilmelidir!

Ama başka bir gerçek daha var ne yazık ki.

Şuanda statükonun siyasi arenadaki temsilcileri olan CHP-MHP-HDP isimli partiler, böyle bir hayra asla hizmet etmeyeceklerdir.

Nasıl denir?

Başka bir bahara artık…