Yok, hayır, tashih hatası değil, başlıktaki ‘Fehmi’nin aslının ‘Vehbi’ olduğunu tabii ki, biliyorum.
Fehmi Koru’nun birkaç gün önceki yazısı üzerine yaptım bu değişikliği.
Seçimin üzerinden henüz iki gün geçmişken ve en yakası açılmadık Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu düşmanları bile beklemedeyken Koru’nun yazısı, ister istemez bu çağrışımı yaptırdı bana.
Ne mi demişti Koru?
Özetle şöyle.
“Sonradan ‘başkanlık sarayı’na dönüştürüldüğü anlaşılan ‘külliye’, ‘başkanlık’ ümidi artık ortadan kalktığına göre, ilk amacına uyacak biçimde, başbakanlık ve ilgili birimlerine tahsis edilebilir. Cumhurbaşkanlığı yeniden Çankaya Köşkü’ne taşınır.”
(…)
“AK Parti eylül ayı için planladığı olağan kongresini daha yakın bir tarihe çekebilir ve delegelerin partilerini seçimle düştüğü sıkıntıdan uzaklaştıracak birini genel başkan olarak seçmesi sağlanabilir.”
(…)
“İstenirse kongre, birkaç hafta içerisinde toplanır.
Reçetenin fazlasıyla acı ilaçlar içerdiğinin farkındayım; ama seçmenin yazdığı reçete bu.”
Buna ‘cesaret’ mi, yoksa ‘husumet’ mi, demek lazım, doğrusu karar veremedim.
Türkiye’deki tüm muhalif unsurların koro halinde seslendirdiği ‘Erdoğan çekilsin’ yaygarasından fazla olarak Koru, AK Parti’nin, Genel Başkanı’nı da değiştirmesini istiyor.
Bir de isim koyuyor bu haddini aşan yaklaşıma…
“Acı reçete!..”
Fehmi Koru’nun, Cumhurbaşkanlığı seçiminin çok öncesinde saf değiştirdiğini biliyoruz.
Tayyip Erdoğan’a ve daha sonra Ahmet Davutoğlu’na yönelik eleştirilerini suret-i haktan bir görüntünün arkasına saklayarak aslında resmen husumet sergilediğini de bilmeyen yok.
Kimin nam-ı hesabına böyle bir hadsizliğe soyunduğu meşkuk…
Yakından tanıyanlar, Sayın Gül’le ilişkilendiriyor olsalar bile, perde gerisinde karanlık odaklar var bence.
Bu, her şeyden önce Sayın Gül’e karşı yapılan bir haksızlık ve hadsizlik!..
Demek, Reis köşesine çekilsin, Başbakan, AK Parti Genel başkanlığından ayrılıp, seçim öncesi oluşan şer konsorsiyumunun gerçekleştirmek istediği darbeye kapı aralasın ha!
Mübarek, sanırsınız müstemleke valisi…
Yahut fitne ateşine odun taşıyan gönüllü bir işbirlikçi…
Sahi, bu cesareti nereden alıyor?
Fehmi Koru, öyle görünüyor ki, yakın dostu Aydın Doğan’ın arzusunu seslendiriyor.
Daha doğrusu, Aydın Doğan’ın şahsında, şer odaklarının meşum emellerine bile isteyerek alet oluyor.
Peki biz buna şaşırıyor muyuz?
Tabii ki hayır!
Bundan 9 yıl önce Bilderberg toplantısına katıldığı zaman da şaşırmamıştık zaten.
Koru’nun, bir ‘Bilderberg’çi olduğu gerçeğini unutmasaydık eğer, o karanlık odaktan aldığı icazet üzerine, ‘zehir zıkkım bir reçete’ yazma cüreti gösterebildiğine da şaşırmıyor olacaktık.
Fehmi Koru’nun, haddini ve boyunu aşan bir meseleye böyle pervasızca dalabilmesinin asıl hikayesi budur!
“Şimdi anlaşıldı meselenin aslı” anlamında kullanılan “Anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi” sözünü boşuna mı, “Anlaşıldı Fehmi’nin kerrakesi” diye değiştirdik…