Ateş coğrafyasında yaşamak

Abone Ol

Ateş ve kan coğrafyasının göbeğinde yaşamak zor. Son 10 yıldır bizzat sınırlarımızın hemen ilerisinde etkisini en fazla bizim yaşadığımız bir savaşın şu ya da bu şekilde etkileneni olduk. İki yıldır direkt müdahale etmek zorunda olduğumuz, be nedenle şehitler verdiğimiz maddi zayiatları hanemize yazdığımız ve çoğu kez neden oradayız, sorularına muhatap olduğumuz zor bir süreç geçiriyoruz.

İlla şehitler vereceğiz, çünkü bir bu güne değin yaşadığımız her bir karış toprağımızı şehitlerimizin kanıyla suladık. Zaten şehit kanlarıyla sulanmayan hiçbir toprak gerçek manada sizin toprağınız olmaz. Şehit vermeyi göze alamadığınız anda elinizdeki topraktan da olursunuz. Hele de böylesi zalimlerin kol gezdiği bir dünyada ve coğrafya da yaşıyorsanız.

Her ülke kendi çıkarı peşinde, Amerika 10 bin kilometreden, Rusya 2 bin kilometreden diğer elli devlet farklı uzaklıklardan Suriye gibi bir ülkeye gelmiş, ama en uzun sınır komşusu Türkiye, Suriye’de kendi müdafaasını sağlarken neden oradayız diyen soran olursa, bilin ki o soru çokta masum bir soru değildir.

Onlarca şahit verdik. Gerekirse onlarcasını da şehit verebilmeliyiz. Ya da dünya bu kararlılıkta olduğumuzu görmeli, görebilmeli. Milyonlarca mülteci kardeşimizi bu güne dek kardeş bilerek bağrımıza bastık, gerekirse bir o kadarını da bağrımıza basarız. Ama dünya bunu mecbur olduğumuz için değil; dinimiz emrettiği, insanlığımız yol gösterdiği için yaptığımızı bilmek zorunda. Kapıları açmak gidin demek değil, biz buradayız; kalırsanız bölüşürüz, giderseniz; ses etmeyiz demektir aslında.

Ülkemizin güvenliği, halkımızın refahı her şeyin ötesindedir. Kimse bunu sağlamak için attığımız adımlar için bizi sorgulama pozisyonunda olamaz. Tıpkı bizim kimseyi sorgulamadığımız gibi. ABD, Rusya, Fransa, İran ve diğer ülkeler nasıl ordaysa biz de orda olacağız. Son günlerdeki Suriye hamlesi aslında elimizi kolumuzu Libya’da bağlama hamlesiydi. Olası bir Suriye Milli Ordusu’nun Libya’da görevlendirilmesini engelleyip Türkiye’yi zora düşürme amacı taşıdılar. 36 Şehidin kanı yerde bırakılmadı. Lakin ne olursa olsun soğumayacak yürekler var. Ülkede herkesin ortak bir noktada buluştuğu alan varsa o da bu eylemin kimsenin yanına kar kalmayacağıdır, kalmadı da. 2 binin üzerinde rejim ve rejime destek veren farklı ülkelerin askerlerinin ve milislerinin de içinde olduğu unsur yok edildi, yok edilmeye devam ediliyor.

Dünya sert bir zemin haline geldi. Bırakın savaşları barışlar bile birilerinin onayından geçmek zorunda. İki gün önce ABD ve Taliban, Afganistan’da barış için antlaşmaya vardı. Ama dün İran, ABD’nin böylesi bir antlaşma için yetkili olmadığını ifade eden bir açıklama yaptı. Aynı durum Astana görüşmelerinde ABD tarafından bu defa diğer ülkeler için ifade edilmişti.

Kısacası koca bir köye dönmüş dünyada ayakta kalma mücadelesi yapıyoruz. Son İdlib ve çevresi ile ilgili yapılan operasyonlara “Bahar Kalkanı” adı verilmiş. İnşallah hayırlı sonuçları olacaktır. Şunu da unutmamak lazım, Algı operasyonları yapan çevreler dün olduğu gibi bundan sonra da alanda etkili mücadele etmeye devam edeceklerdir. Bu nedenle sosyal medya algıları başta olmak üzere menfi hiçbir algıya kanmadan doğru yol üzerine güzel günler göreceğimize olan inancımızla, Şehitlerimizin aziz hatıralarıyla geleceğe umutla bakmaya devam edelim.

Her şey birlik ve beraberliğimizle yola girecektir. Yeter ki bizler samimi ve istekli olalım. Tek galip olan Allah ve davası olacaktır.

Vesselam…