Bagajında Yasin’in cesediyle barajı aşamayacaksın!

Abone Ol

Nalına ve mıhına eşliğinde… Demirtaş bu Yasin’i oku diyorum. İtlerin ürüdüğü, Yasin’in Cennet’e yürüdüğü günü unutursak karga gagasıyla kalbi deşilen leş olalım. Gerçi biz diyorum umurumuzun ne kadarıyla Yasin’in cesedini taşıdık. Hadi sağılmış medya patronlarına Yasin’in ölümü fotojenik gelmedi diyelim. Hadi onlar için Survivor adasında kafası taşla ezilen Hindistan cevizi, palmiye ağacı altında sıktığı sivilceyi kurutan Safinazlar daha cazip. Hadi bu ölüm onların vicdan karesinde gişe yapmadı. Hadi kadınbudundan kaç kilo yağ alındığını şehvet kantarına koydular da bir bu ölümü tartamadılar diyelim. Hadi Cihangir sokaklarında çifte kumru avlatırken namlu ezmesi olmuş güzel başın nasıl dağıldığının körü oldular. Hadi Lady, Gaga’sının ucundan pembe pusuya yatırırken haz şişkinlerini, Yasin’i ayağının ucundaki beninden tanıyan ANA teşhisi de göremediler diyelim. Bu kaypaklığı bol keseden örneklendirme enerjim sonsuz, ama fazlasına değmez!

Peki biz ne yaptık? Biz biz kafası ezilip bırakılmış Yasin’in güzel aklında birikmiş Ayetler kan gibi sıçradı mı kalbimize! Biz diyorum, nal toplayan dindarlığımızın üzerine şal toplayıp çok hassas pozları vermekle duyarlı olunmuyor! Huqqa’dan konum bildirerek, yediği tabağı zevzekliğiyle süsleyip foto piyasasına Ayet ile gammazlamak böylesine bir gençliğin nasıl bir konumda olduğunu gösteriyor. Kaçımız Yasin’in evinde kopan sessiz feryadın canlı şahidi olmak istedik? Kusura bakmayın da bakım zamanı gelmiş cipinin donmuş yağında gözyaşı ızgarası bizimkisi. (Burası nal kısmı)

Mıh kısmına geçiyoruz.

Demirtaş’ın bagajına ve barajına gelirsek…

Ağızları kan mağarası, yoğun salya nedeniyle göz gözü görmediği bir günde, dağdan inip bağdakini dağlayan bu kurşunsuz eşkıyaların elinde kaldı Yasin. Henüz 16’sında yoksullara kurban eti dağıtırken vicdan ahlâk insanlık yoksulu köpeklerin kurban ettiği oldu.

Uzun zamandır, bir fidan avlayıp omuzlarda tabut görmeyince kudurmuşlardı. Uzun zamandır, ekmeğini feryadıyla bölen anneler görmemekten rahatsızlardı, uzun zamandır, en son yavrusunu öptüğü dudaklarıyla Şehâdet şerbeti içen şehitler görememekten, ocaklara düşecek ateşe sarılamamaktan, pusuya yatıp görülecek güzel rüyaları delik deşik edememekten duydukları ıstırapla dişlerini köpeklerle takas ederek en mazlum başları aldılar. Yasin de mazlumlardan bir mazlumdu.

Yasin! Kalpleri vahşetle döllenen bu dağ kasaplarının elinde katledildi. Demirtaş sokak suflesi verdi Yasin bitti. Bagajında Yasin’in cesediyle baraj aşmak için yırtınan bu adam, kan toplayarak oy dileniyor. Ağrı’da bela okuyor kendine okuduğunun farkında, Papa’nın basın danışmanlığına soyunuyor anlamsız. Modifiye solculara yağ bağlamış sefil. Utanmadan Yasin’in tabutundan oy sandığı yapmış insanlık naraları atıyor.

Düzen ne o eski düzen, zaman ne o eski zaman! Kürt halkının hakkıymış siz kendi ördüğünüz dağ barikatlarının içine, işinize gelmeyen mazlum çocuklarını iç ederek yaşayan vahşetin kaypakları! Tabut siparişçileri deyince de kızıyorlar kuduruyorlar. Ne diyelim, karışıklık çıksın da biz de kan suflesi sağlam diyenleri  YA KAHHAR YA KAHHAR’lı dualara havale edelim!