“Bayram günü”

Abone Ol

İnsanların gözleri önünde büyük toplumsal değişimler gerçekleşiyor. Kur’an’da anlatılan Musa ile Firavun kıssasının bazı sahneleri yeniden yaşanıyor. Bu kıssa Kur’an’da en sık tekrarlanan kıssalardan biridir. Bazen birkaç kelimeyle, bazen detaylı uzun diyaloglarla anlatılmaktadır. Kur’an’da Musa aleyhisselamın adı yüz otuzdan, Firavun’un adı ise yetmişten fazla yerde geçmektedir.

Bu kıssalarda, neredeyse tağut (tiran) hakkında söylenecek hiçbir şey noksan bırakılmıyor. Çağımızda da bu modelin müşahhas timsali, firavunun güncel versiyonu diktatörlerle karşılaşmaktayız.

Araştırdığımız örnek Hz. Musa’nın çağrısını yapmasının ardından ortaya çıkmaktadır. Firavun, Musa’ya cevaben meydan okumuştu. Hz. Musa da bu meydan okumaya cevap verdi ve günün aydınlığında insanların önünde yüzleşmenin gerçekleştirilmesini istemişti:

“(Meydan okuyarak karşılaşma için randevu isteyen Firavun’a Hz. Musa) dedi ki: Buluşma zamanınız bayram günü; tam da halkın toplandığı kuşluk vakti olsun!” (Taha 20:59). Tâ ki kitleler olaya tanıklık edebilsin ve sonuçlarını net bir şekilde gözlemleyebilsin.

Aynı şekilde, Hz. Muhammed’in (sas) arkadaşları halkın önünde işkenceye tâbi tutuldular. Varaka bin Nevfal Bilal’e yapılan işkenceleri kınamış ve Kureyş’e hitaben şöyle demişti: “Allah’a yemin olsun ki, şayet siz onu bu şekilde (işkence ederek) öldürürseniz, onu pek sevilen bir konuma oturtmuş olursunuz.” İnsanlar onun makamını ziyaret etmeye başlar. Bu işkence yerin zulmün sembolü haline gelir. Bilal’in konumu en üst düzeye çıkarılmış olur…

Olaylara geniş halk kitlelerinin katılımının ya da şahitliğinin önemi, delikanlı ile sihirbazın karşılaşmasını aktaran hadiste de görülmektedir. Delikanlı Kral’a meydan okumuş ve halkı bir alanda toplamasını talep etmişti. Olay insanların imana gelmesiyle sonuçlanmıştı.

Ben diyorum ki “zînet; süslenme yani bayram günü” günümüzde seçimleri ifade etmektedir. Hukuk, siyaset, fıkıh veya içtihat konularında bir tarafı tutup diğer tarafların aleyhine tutum takınan, başkalarıyla aynı fikirde olmayan herkese diyorum ki: Sataşmayı ve çatışmayı bırakın, randevunuz bayram gününde yani seçim gününde, yani demokrasi gününde. O gün, insanların kendilerine daha iyi hizmet edenlere ve kendi çıkarlarını daha büyük yetkinlikle gerçekleştirebilecek olanlara yönetimlerini takdim ettiği apaçık bir gündür.

‘Zinet günü’nde insanlar eşitlenir. Zenginlerle fakirler, yüksek diploma sahipleriyle okuma yazma bilmeyenler, gençlerle yaşlılar, genç kızlarla yaşlı kadınlar… Herkes bayram namazına gider gibi seçim günü saygılı bir edayla oy kullanma merkezlerine gider.

Ben diyorum ki; seçim İslami bir seçenektir, dengesini de halkın bilinci ayarlar. Zira demokrasinin dengesi ve gücü politikacıların vicdanından değil, insanların kültüründen kaynaklanır. Dünyanın her yerinde adil seçimleri kaybeden bir parti veya akım, zayıflığını ve yöneticileriyle taraftarlarının başarısızlığını ortaya koyar. Ancak, hakikat, adalet, Allah, din, ilim… asla kaybetmez. Kaybeden biz insanlarız.

Demokrasiyi savunduğumu ve şiddeti reddettiğimi vurguladığım gibi, halkların sadece bilinçle korunabileceğini ve tarihin açık gözlerle okunması gerektiğini de savunuyorum. Geçmiş milletlerin tecrübelerinin öğrenebileceğini, insanlık hakkında şimdiki zamanla ve coğrafyayla sınırlandırılmamış daha kapsamlı bir bakış açısı geliştirebileceğimizi vurguluyorum. Tarihî bilgi insanın ruhudur. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran temel bir niteliktir tarih bilgisi. Tarih bilgisinin gözardı edilmesi ve geriye gitmesi fesada/bozuluşa sebep olur ve insanları “hayvanlar gibi” yapar, hatta “daha aşağı bir derekeye” düşürür (Furkan 25:44).

Bayram günü, insanların politikacılara hükmettiği gündür. Tüm taraflar şiddet ve baskıya yeltenmekten tamamen vazgeçmedikçe ve oylamanın sonuçlarını (olgunlukla) kabul etmedikçe ne demokrasi bir ülkeye girer ne de toplum bayram gününün değerini öğrenebilir!

Çeviri: Fethi Güngör