Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler’den muzdarip

Abone Ol

Dünyanın en önemli problemlerini sıralasak herhalde, savaşlar ve bundan kaynaklanan mülteciler meseleleri ilk ikide yer alır. BM’nin ise bu iki soruna ilişkin sadra şifa politikalar benimseyemediği dolayısıyla da uygulayamadığı ortada. Öyleyse Dujarric’in de işaret ettiği haliyle “BM ne iş yapar?” sualini yöneltmek, daha doğru bir ifadeyle yöneltilen sualleri yinelemek gerekmiyor mu?

BM Genel Sekreteri Sözcüsü Dujarric’e, BM’nin neden Suriye’deki iç savaşı sona erdirecek iradeyi neden ortaya koyamadığı sorusu yöneltilince verdiği cevap oldukça manidar. Şöyle diyor: “Her ne kadar Suriye’deki insani yardım girişimlerimiz eksik finanse edilse de mültecilerin barınması, gıda ve ilaç temini gibi konularda yardımcı olabildik. Fakat bunlar eğreti çözümler. Gerçek çözüm bu değil. Siyasi çözümü Sayın Genel Sekreter tek başına bulamaz. Güvenlik Konseyi’nin desteğine ihtiyacı var”

Dünya 5’ten büyük mü?

Dujarric’in açık bir dille ifade ettiği veto yetkisinin sınırlandırılmasına yönelik getirilen tekliflerin konsey üyeleri arasında tartışıldığı söylemi bu münakaşadan bir sonuç çıkmayacağı kanaatimizi kuvvetlendirmekten öte bir anlam ifade etmiyor.

“Veto yetkisi, büyük bir sorumluluk anlayışı içinde kullanılmalıdır. Fakat ben kullanılan her vetonun BM için sorun olduğunu düşünüyorum. Çünkü Güvenlik Konseyi içinde birlik olmadığının altını çiziyor. Yemen, Suriye, Irak ve Afganistan gibi yerlerde karşılaştığımız barış ve güvenlik meselelerinin siyasi tarafının üstesinden gelmek için, Güvenlik Konseyi’nin birliğine ihtiyacımız var. Onların tek bir sesle konuşmasına ihtiyacımız var. Bu, sahadaki unsurlara çok güçlü bir mesaj gönderir.”

Dujarric bunları söylüyor. Özellikle İslam Coğrafyalarında cereyan eden hadiselerin BMGK arasındaki uyuşmazlık, bir olamama gibi sorunlardan kaynaklandığı işaret etmesi, üst düzey bir yetkilinin ağzından dökülen şikayet cümleleri aslında.

Son yıllarda özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “dünya 5’ten büyüktür” çıkışının, bizatihi söz konusu kurumun en tepesindeki insanlar tarafından başka şekillerde de olsa dillendirilmesi küresel sistemin ciddi bir çıkmaza girdiğini resmi hükmünde.

“Uluslararası toplum Suriye halkını yalnız bıraktı”

Dujarric sözlerine itirafları da ekleyerek sistemin insanlık onuruna layık bir karar almaktan ziyade, mezkur ‘veto edicilerin’ politikaları minvalinde hareket ettiklerini bu vesileyle ifade etmiş oluyor.

Uluslararası toplumun geçen yılki en belirgin başarısızlığının, Suriye’deki iç savaşın bir sene daha devam etmesine izin vermesi olduğunu vurgulayan Dujarric, “Sığınmacılar ve savaş nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı artmaya devam ediyor. Bu konuda uluslararası toplumun Suriye halkını yalnız bıraktığını düşünüyorum” diye konuştu.

Genel Sekreter Ban’ın, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve BM Gıda Programı’nı devreye sokarak Suriyeli sığınmacılara yardım konusunda büyük işler başardığını kaydeden Dujarric, bu başarıların sınırlı etkisini vurgulamak için “yara bandı” benzetmesini kullandı.

Pansuman bir tedavi gibi anlaşılabilecek yara bandı teşbihi meseleye köklü bir çözüm bulmaktan ziyade geçici tedbirlerden ibaret bir politika benimsendiğini açık bir şekilde gösteriyor. Kaldı ki sözcünün ifade ettiği gıda programı, sadece Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yapmış olduğu 6 milyar dolar masraftan çok daha az.

‘Ebola ile mücadele’ güzellemesi

Sözcü Dujarric, BM’nin son bir yılda en başarılı olduğu konunun Ebola salgınıyla mücadele, en başarısız olduğu konunun ise Suriye’deki iç savaş olduğunu söyledi.

Kısa süre önce uluslararası toplum ve BM’nin koordineli çalışmaları neticesinde Liberya’nın da Ebola tehdidinden kurtulduğunu ifade eden Dujarric, “Çok sayıda kişinin hayatını kurtardık. Ebola virüsünün, salgından en fazla etkilenen Sierra Leone, Liberya ve Gine dışına yayılmasını önlememiz de bir o kadar önemli. Bunun çok iyi bir başarı hikayesi olduğunu söylemek istiyorum” dedi.

Tüm başarılara rağmen Ebola konusunda daha erken harekete geçilebileceğini vurgulayan Dujarric, salgından etkilenen bölgelerde yeniden inşa faaliyetlerinin başlayacağını belirtti.

Biyolojik bir silah olduğu yönünde ciddi tartışmaların olduğu ve Afrika’yı insansızlaştırmak için yayıldığı öne sürülen ebola virüsünün Afrika’dan tam olarak sökülüp atılıp atılmadığı da bir başka soru işareti.

“BM’nin mazisinde gurur duyulacak çok şey var” iddiası

Dujarric, BM’nin devam eden çatışma ve insani felaketler düşünüldüğünde ekim ayındaki 70. yıl dönümünde kutlayacağı çok şeyi olup olmadığı ilişkin soruya, “BM’nin 70 yıllık mazisine bakıldığında gurur duyulacak çok şey olduğunu düşünüyorum” cevabını verdi.

“BM, İkinci Dünya Savaşı’nın üzerine, üçüncü bir dünya savaşını önlemek ve insanlığı savaşın çirkinliğinden korumak için kuruldu” diyen Dujarric, “Bunun başarıldığını düşünüyorum. Evet, birçok çatışma yaşandı. Ama İkinci Dünya Savaşı çapında bir savaş olmadı” ifadesini kullandı.

Bir çelişkinin ifadesi olarak kayıtlara geçecek bu sözler ise sözcünün yukarıda yer verilen sözleri ile zıtlık teşkil ediyor. BMGK’nın BM’nin tamamının üstünde politikalarla dünyaya yön verme çabasını açık eden Dujarric, doğrudan bir cihan harbi yaşanmamasını bir başarı olarak gündeme taşıyarak, küredeki lokal alanlarda süregiden savaşlar ve ortaya çıkan çirkinlik tablosunu perdelemeye çalıştı.

Stephane Dujarric’in verdiği beyanatın son kısımlarında ise bulunduğu kuruma bağlılığını ikrar eden “BM’nin sahadaki çalışmalarıyla sömürgeciliği yok ettik” sözleri batı aklının meselelere bakışını afişe eden cinsten.

Sadece Afrika’da devam eden “kıymetli maden aramaları” ve enerji kaynaklarına ilişkin ‘sahiplenici’ pozisyonlar söz konusu kıymetli kaynakların toprakların sahibi ülkeler tarafından kullanamamasını açıkça gösteriyor. Keza kültür emperyalizminin eğitim ve Batılı STK’lar üzerinden ısrarla devam ettirildiğini kaydetmek gerek.

Birleşmiş Milletler’in kurulduğu günden günümüze, bizzat BMGK üyeleri tarafında gerçekleştirilen hukuk dışı uygulamalarda bazıları ise şöyle sıralanabilir:

• 1944’te gerçekleştirilen ve 200 bin kişinin sürgün edildiği Kırım Sürgünü (RUSYA)

• 1945’te başlayan ve 1.5 milyon insanın öldürüldüğü Cezayir Soykırımı (FRANSA)

• 20. yüzyılın ortalarına kadar Tunus ve Çad’da devam eden işgal hareketleri (FRANSA)

• 1950’li yılların başlarından itibaren Tibet’te sürdürülen soykırım ve asimilasyon politikaları (ÇİN)

• 1955-1975 yılların arasında devam eden ve 3 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan Vietnam işgali (ABD)

• 1979-1989 yılları arasında süren ve 2 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesine sebep olan Afganistan işgali (RUSYA)

• 1994 yılında Ruanda’da gerçekleşen ve 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği soykırım (FRANSA)

• 1994 yılından bu yana Çeçenistan’da yüzbinlerce insanın ölümüne ve 1 milyona yakın sivilin vatanını terke etmek zorunda kalmasına neden olan soykırım hareketi (RUSYA)

• 1995 yılında dünyanın gözü önünde işlenen Srebrenitsa katliamına göz yumulması (BM, NATO)

• 2001 yılında başlayan ve hala devam eden Afganistan işgali (ABD, İNGİLTERE)

• 2003 yılında başlayan ve 1 milyondan fazla suçsuz sivilin ölümüne neden olan Irak işgali (ABD, İNGİLTERE)

• 2009 yılında Doğu Türkistan’da binlerce suçsuz sivilin katledildiği Urumçi Olayları ve her yıl yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesine sebep olan soykırım ve asimilasyon politikaları (ÇİN)

• 2011 yılında yaklaşık 50 bin sivilin hayatını kaybetmesine sebep olan Libya işgali (FRANSA, ABD, İNGİLTERE)

• 11 Eylül sonrası süreçte, savaş ya da terör suçuyla suçlanamadığı halde ‘Yabancı Uyruklu Düşman Savaşçı’ olarak tanımlanarak dünyanın dört bir tarafından getirilen insanlar için bir ölüm kampına çevrilen Guantanamo (ABD)

Kaynak AA / uhim.org