Finansmanda özsermayesi güçsüz olan şirketlerin borçlarını yeni borçlarla kapatmak istemesi çok doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmez.
Eğer özsermaye güçlü değilse bir şirketin ayakta kalması pek mümkün gözükmemektedir.
O yüzden şirketlerin yollarına devam edebilmeleri için yeni kredi kaynakları ortaya koymak bir yere kadar kabul edilebilir bir durumdur.
Yeni alına kredilerin şirketler için döndürülebilir olabilmesi için kredi maliyetinin üzerinde karlılık yapmaları gerekmektedir.
Sadece kredi maliyeti değil kredi maliyetinin üzerine işçilik maliyetleri ve genel gider maliyetlerinin de eklenmesi sonrası ortaya çıkan pozitif bir kazanım olması gereklidir ki şirketler kredi geri ödemelerini uygun bir şekilde yapabilsinler.
Son dönemlerde konkordato ve iflasların artmasında iki önemli sebep vardır. Bu sebeplerden birincisi siparişlerdeki düşüklük bir diğeri ise kredi maliyetlerindeki yüksekliktir.
Özellikle pandemi döneminde çok ucuza verilen kredilere alışmış olan iş dünyası kredi maliyetlerinde ki yüksekliğe ayak uyduramayarak sendelemeye başlamıştır.
Sadece kredi maliyetlerinde ki yükseklik değil aynı zamanda krediye ulaşmada yaşanan güçlükler de bunlara sebep olmuştur.
Burada yapılması gerekenler nedir diye sorulacak olursa bu soruya verilecek cevap şu şekilde olacaktır; eğer bir şirket maliyetlerini kontrol edemezse ayakta kalma şansı yoktur hele ki bu kapitalist düzende hiç yoktur.
Bu yüzden her maliyet kalemi yakından takip edilmeli ve şirketlerin ürettiği ürünler bu maliyetler üzerinden fiyatlandırılmalıdır.
Maalesef üzülerek ifade etmem gerekirse ülkemizde birçok şirket doğru maliyetleme yapma konusunda çok ama çok geri kalmış durumdadır.
Şirket iş yaptığını cirolarının yüksek olduğunu zannetmekte fakat madalyonun arka tarafında karlılığının çok düşük olmasından dolayı süreci çevirmekte ciddi anlamda zorlanmaktadır.
Üretilen her bir ürüne veya üretilen her bir birim hizmet üzerine düşen maliyetin ne olduğunun doğru hesaplanması sonucunda ortaya konulan maliyetin değeri şirketlerin geleceği için çok ama çok önemlidir.
Diğer taraftan siparişlerin ve satışların düzeylerindeki düşüşlerin etkili olduğu konkordato veya iflaslarda ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur.
Satışların düşmesine paralel olarak belirli konularda ki maliyetlerimizi kontrol altına alamıyorsak sürecin sonu karanlık olmaktadır.
Öyle ki örneğin optimum sipariş miktarlarında ciddi oranlarda düşüşler varsa optimum maliyetlemelerde de aynı derecede düşüşler ortaya koymalıyız ki aynı verimlilikle yola devam edilsin.
Sipariş miktarlarında ki düşüşe paralel maliyet düşüşlerini ortaya koyamazsak karlılık düşecek hatta belirli bir düzeyden sonra zarar yazılmaya başlanacaktır.
Finansman maliyetlerinin yüksek olduğu bu ortamda da şirketlerin zarar edebileceği süre çok sınırlı olduğundan bu sınırın aşılması sonucunda gelinen nokta an itibariyle birçok şirketin yaşadığı sorunlar yumağı olmaktadır.
Ama özsermaye güçlü olur finansman özsermaye ile karşılanırsa finansman maliyeti diye bir maliyet ortaya konulamayacak ve şirket güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir.
İş dünyasında öyle manzaralarla karşılaşıyorum ki şirketlerin neden olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kaldığını çok daha iyi anlıyorum.
Düşünün işler düşmüş eski yapılan cirolardan ve karlılıklardan eser yok şirket ortakları hala aynı şatafatlı hayatı yaşamaya çalışıyorlar.
Hayatta her şeyin bir bedeli ve maliyeti olduğu gibi lüks içinde yaşamanın da bir bedeli mutlaka vardır.
Ne demiş atalarımız “ayağını yorganına göre uzat”.