Bu herkesin işi

Abone Ol

Bir seçimi daha doğrusu halk oylamasını/referandumu geride bıraktık. Artık farklı gündemlere daha fazla eğilebiliriz. Yazılarımda biraz gündemin dışına çıkıyorum gibi görünse de asla ıskalanmaması gereken hususlar olduğunu düşündüğüm içindir.

Taciz-tecavüz haberlerini duyduğumda veya gördüğümde kan beynime sıçrıyor. Belki eskiden de bu çirkin hadiseler vuku buluyordu ama teknoloji vs ile daha çok gündem olmaya başladı.

Bu sadece bizim ülkemizde yaşanan bir şey değil. Batı’nın çöküntüsünü zaten bilmeyen yok ve bizim asıl meselemiz o değil.

Daha bu ayın başında Eymen Halid “Arapdünyasını kaplayan kaos” başlıklı yazısında ahlaki çöküntüye parmak basarak oralardan da bizleri haberdar etti.

Böyle çirkin ve iğrenç bir şeylere kim tahammül edebilir ki?

Bunları hele ki bir “Müslüman’ın” kabullenmesi imkânsız. “Müslüman’ım” diyen birinin bile isteye görmezden geldiğini, örtbas ettiğini düşünmek dahi istemiyorum. Birilerinin bu tip iğrenç olayları farklı algı amaçları için kullanması kimsenin bu olayların üzerine gitmesini asla engellemez. “Tedbir tevekkülden önce gelir”… Tedbir almadan tevekkül diye bir şey söz konusu olamaz. Her fırsat buldukça “herkes işini yapsın” diye yırtınmam da bundan.

Her kim, ne iş yapıyorsa hakkıyla yapmak zorunda. Öğretmen öğretmenliğini, asker askerliğini, savcı savcılığını, çiftçi çiftçiliğini vs. doğru dürüst yapmak zorunda. Birileri bir şeyleri eksik yapınca, kendi işi yerine başkalarının işiyle meşgul olunca “yanlış ve eksiklikler” kaçınılmaz bir hal alır. Öyleyse birileri bir şey diyecek, bu tip olayları istismar edecek diye sessiz kalınması söz konusu dahi olamaz. Yanlıştır, vebaldir, günahtır…

Herkes işini gücünü bırakıp veya eksik yapıp siyasete-politikaya onca zamanını harcamasın. Herkes asli işini bırakıp gazeteciliğe, köşe yazarlığına, yorumculuğa soyunmasın. Akademisyenler, teknikerler, ekonomistler, bilişim uzmanları, sağlıkçılar, sanayiciler vs herkes kendi işini en iyi şekilde yapmak zorunda.

Bir gazeteci “Benim çok bilgim var” diye bir beyin cerrahın yerine en kritik bir beyin ameliyatına girmesi nasıl söz konusu dahi olamazsa, “Ben çok kitap okuyan biriyim” diyen bir beyin cerrahının da öğretmenliğe soyunması söz konusu olamaz. Bir milletvekilinin görevi millet adına hizmet üretmek, yasama görevini hakkıyla getirmektir. Hemen her konuda farklı örnekler vermek mümkün. Bir devlet memuru maaşını devletten alıp tüm mesaisini farklı bir alana harcayamaz. Şayet senin yetki alanında bir eksiklik, bir yanlışlık, bir aksaklık varsa bunun sorumluluğunu da bir başkasına yıkamazsın.

Hele ki bazı meselelerde “bu iş benim işim değil, bana mı kaldı?” yaklaşımı fecaatle sonuçlanabilir. Bu dünyada yanlış ve ihmallerini amirlerin veya yetkili merciler göremeyebilir. Bu bir şey olmamış anlamına gelmez. Bazı şeyler dini inanç ile doğrudan bağlantılı olmayabilir. Olması da gerekmez. Ahlak ve vicdan sahibi olmak herkes için gereli ve mecburidir.

“Ateş düştüğü yeri yakar” tespitinde olduğu gibi bazı şeyler maalesef bir insanın kendi başına veya bir yakınının başına gelmeden tam manasıyla idrak edilemiyor.

“Bu iş benim işim değil” diye kulaklarının üzerine yatanlar da sorumlu. Ahlaksızlığın sebebi ve mazereti olmaz ve başta biz buna çare arayıp bulmak durumundayız.

Güzellikler sizinle olsun…