Kamuoyu araştırmalarının beylik sorusu böyle başlıyor. Bu sorusuz anket eksik kalacağı için, konunun profesyonelleri ilk iş olarak onu yerleştiriyor, sonra etrafını diğer sorularla örüyorlar. Siyasetle yatıp siyasetle kalkanlar için zor olmayabilir. Ancak, geniş kitleler için, göründüğü kadar kolay bir soru değil.
Anketin muhatabının, bu soruyu duyduğunda nasıl bir psikoloji içine girdiğini tahmin etmeye çalışalım. O an zihnindekileri, günlük programını, yetiştirmesi gereken işleri, akşama ne yapacağını, hafta sonuna bıraktığı sorumluluklarını ve diğerlerini aklından çıkartıp hızla siyaseti, seçimi, seçim sandığını, oy pusulasını, oy verme kabinini düşünmesi gerekiyor. Kısa zamanda başarılı olamazsa, sapacağı yol belli; ortalama bir cevapla geçiştirmek.
ANKETLER NE İŞE YARAR?
Anketleri ikiye ayırmak gerekiyor. Seçim sath-ı mailinde yapılanlar ve diğerleri…
Seçimden uzak zamanlarda yapılan kamuoyu araştırmaları sosyolojik olarak anlamlı olabilir, bir eğilimi göstermesi açısından değerli kabul edilebilir, siyasete yön vermesi açısından geçerli sayılabilir. Partilerin programlarını geliştirmeleri, yapacakları projeleri belirlemeleri için ipuçları verebilir. Ancak doğrudan sandık sonucu olarak anlaşılmaları ve anlatılmaları doğru değil.
Oysa anket sonuçlarını, siyasetin uzmanları öyle okumuyorlar. Türkiye sosyolojisine dair diğer okumaları ile birlikte analiz etmek gibi zahmetli bir yola girmiyorlar.
Siyasetçiler, kendilerini başarılı gösteren araştırma sonucunu rakiplerini dövmek(!), sükse yapmak, rüzgar estirmek için kullanıyorlar. Haberciler, hazır ve iri bir haber gibi değerlendiriyorlar. Yorumcular, sempati duydukları partiyi başarılı gösteren anketi dakikalarca köpürtüyorlar.
KARARSIZLAR PARTİSİ
Bugünlerin anketlerinin ortaklaştıkları bir sonuç var: En büyük parti; ‘Kararsızlar Partisi’. Hemen her anket, ilk kez kendisi buluyormuş havasında, bu sonucu ilan ediyor. Böylece, aynı zamanda anketinin diğer sonuçlarını temize çıkarmış oluyorlar. Kararsızlar dağıtıldığında bütün kritik oranlar değişeceğinden, mevcut anketin sonuçlarının isabetsizliği söylenemiyor.
Oysa siyasetin bir büyük gerçeği var: Oy vermenin provası yapılmıyor, yapılamıyor. Bir kerelik bir işlem. Seçimden seçime yapılan bir vatandaşlık görevi, demokratik bir sorumluluk.
Seçmen, asıl oyunu seçim günü geldiğinde verecek. Türkiye’de seçime katılma oranları hep yüksek olduğuna göre, büyük ihtimalle sandığa gidecek. Ülkesinin yönetiminde bir payı olsun isteyecek. Oy verme kabinine girecek ve daha az güvendiği karşısında daha çok güvendiğini tercih edecek.
Ancak seçime daha çok var. Şimdi sair zamanlardayız. Seçmen bugünlerde, -bundan sonra da oy verecek olsa da- bugüne kadar oy verdiği partiyi eleştirmekle meşgul. Fazlalıklarını anlatıyor, eksiklerini gösteriyor, yanlışlarına işaret ediyor.
Bugünlerde anket sonuçlarını okurken/yorumlarken/yorumları dinlerken anahtar kavramımız ‘mesafe’ olmalı. Kamuoyu araştırmaları ile aramıza mesafe koyabilmeliyiz. Mesafemizi iyi ayarlamadığımızda o anketten bu ankete savrulmamız, başımızın dönmesi pek muhtemel.
BU YAZININ ANKETİ
Bu yazının bir anketi olmasın mı? Olsun elbette.
Soru: Bu pazar seçim olsa, son gördüğünüz anket haberi ya da son duyduğunuz anket yorumu oy tercihinizi etkiler mi?
Cevap: Etkilemez.
Soru: Neden?
Cevap: Çünkü bu pazar seçim yok.