“Burası Karanlık Oldu”

Abone Ol

‘Hind Rajab’ın Sesi’ filmlerden bir film değil. Belgesellerden bir belgesel de değil. Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania, iki türü başarıyla harmanlamış. Yürek burkucu, sert bir film. Aynı zamanda, seyredeni acıyla ve utançla sinema koltuğuna mıhlayan ağır bir belgesel.

29 OCAK 2024

İşgalci İsrail, Gazze'nin Tel al-Hawa bölgesindeki Filistinlilerden bölgeyi boşaltmalarını ister. Hind Rajab ve ailesi, çaresiz bölgeden uzaklaşmaya çalışırlarken bu defa İsrail’in katil yüzüyle karşılaşır, kurşunların hedefi olurlar. Hind Rajab’ın amcası, halası ve üç kuzeni ilk saldırıda hayatlarını kaybederler. Sadece Hind Rajab, seslenilen ismiyle Hanood hayatta kalır.

Batı Şeria’daki Filistin Kızılay’ını Almanya’dan bir kişi, akrabalarının içinde bulunduğu aracın Gazze’de İsrail ordusunun saldırısına uğradığını, beşinin öldüğünü haber verir. Sadece yeğeni hayatta kalmıştır ve kurtarılmayı beklemektedir.

Bundan sonrasını beyaz perdede izliyoruz. Kızılay gönüllüleri, Hanood ile bağlantı kuruyorlar. Gergin, sinir bozucu, çaresizliğin, öfkenin ve isyanın sarmal biçimde yükseldiği dakikalar başlıyor.

Kızılayın bürosundakiler Hanood’a bir ambulans yetiştirmek için çırpınıyorlar. Öncelikle Hanood ile bağlantıyı koparmamaya özen gösteriyorlar. Hanood'u bulunduğu yerden güvenle alabilmeleri için İsrail ordusunun geçiş izni vermesi gerekiyor. Saatler geçse de izin gelmiyor. Duygular karışıyor, umut bir yükselip bir düşüyor. İsrail tarafı organize kötülükten vazgeçmiyor.

Sonunda ‘yeşil yol’ izni alınıyor ve hazır bekleyen ambulans yola çıkıyor. Bu defa İsrail’in cani yüzü ortaya çıkıyor. İsrail askerleri Hanood’u da, onu almaya gelen ambulansı da vuruyorlar. Hanood’un içinde bulunduğu araca 355 kurşun isabet ediyor. İsrail bununla yetinmiyor, vahşi yüzünü göstermeye devam ediyor. Cenazeler ancak 10 Şubat'ta alınabiliyor.

Sonrasında ne yapıyor İsrail? Pis bir yalancı olduğunu gösteriyor, korkakça inkar ediyor. Uluslararası kamuoyuna, “biz yapmadık” diyor, “orada bizim askerlerimiz yoktu”.

ASLINDA BİR CANLANDIRMA

Kaouther Ben Hania, duyguları, hassasiyetleri sömürmeden, açık yüreklilikle işlemiş konusunu. Daracık bir mekanı başarıyla kullanmış, gerilimi hep aynı düzeyde tutmuş ve gönüllüler üzerinden bütün dünyanın çaresizliğini gözler önüne sermiş.

Bu filmdeki telefon kayıtlarındaki ses, Hanood’un gerçek sesi. Açıkçası; seyrettiğimiz aslında bir canlandırma.

Dualar, cızırtılar, patlamalar, mermilerin gürültüleri, tank homurtuları, siren sesleri… hepsi birbirine karışmış halde. Seslerin kesildiği anlardaki sessizlik de, sesler kadar azap verici…

Hind Rajab’ın titrek sesi aslında Gazze'nin çığlığı. Tüm dünyanın duyduğu, ancak kimsenin gereğini yapamadığı bir çığlık…


SON SÖZ

Altı yaşında bir kız çocuğu Gazze’de, içinde mahsur kaldığı arabada kurtarılmayı beklerken, katil ve hain ve zalim ve cani İsrail tarafından öldürüldü. Hanood orada yalnızdı, sesini duyurmaya çalışıyor, yardım bekliyordu. Biz bu tarafta, kalabalıktık ve kendi gürültümüzden onun çığlığını duymuyorduk. Duymadık. Film sayesinde yaptığımız geç kalmış bir tanıklık, aciz bir yankılandırma.

Bu film, Hind Rajab’ın sesini dünyanın kubbesine astı O ses hep oradan yankılanacak, bizi hep takip edecek. Hanood ötelerde olsa da, sesi hep burada olacak.

Şimdi dünya, sesine karşılık veremediği, yarasını saramadığı, canını koruyamadığı Hanood’un filmine ödüller yağdırıyor.
“Burası karanlık oldu” diyordu Hanood. Evet burası, yani dünya karanlık, hem de çok karanlık.