Çünkü onlar anne

Abone Ol

‘Terörsüz Türkiye’ süreci ilerliyor. Hızını ölçemesek de hızlı olduğunu hissedebiliyoruz.

Bir yıl dolmadan, ne çok darboğazdan geçildi. Nice “olmaz” denilen oldu, nice “yapılamaz” denilen yapıldı. Hepsi sıcak, hepsi hafızalarımızda taze.

Son büyük referanslardan biri, silahların yakılmasıydı. Birçok düğüm o gün çözüldü. Silahların yakılması zaten çok kocaman, çok tarihi bir adımdı. Fazlası da vardı. O gün yaşananlar baştan sona küçüklü, büyüklü mesajlarla örülmüştü. Milli İstihbarat Teşkilatı hiçbir boşluk bırakmadan, bütün detaylara o kadar iyi hazırlanmıştı ki; hiçbir kusur bulunamadı. Tek bir kare sakil görüntü verilmedi. Her şey dört dörtlüktü.

ANNELER KOMİSYONDA

O günü didiklemeye hazırlananlar, seslerini kesseler de suskunlukları uzun sürmedi. Olumsuzluk yaymak için yeni bir konu buldular. TBMM’de kurulan komisyonda mutlaka anneler konuşturulmalıydı. Kim bilir onlardan ne itirazlar gelecekti! Anneler adına, üstelik onlardan izin almadan, dikine dikine konuşmaya başladılar. Akıllarınca onlara replikler hazırlıyorlardı.

O gün geldi ve anneler ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na katıldılar. O toplantılarda sadece anneler konuştu. Acılarına saygının gereği, onlardan sonra komisyon üyeleri söz alıp konuşmadılar.

Toplantılardan ilk haberler geldi. Söylediklerinin aslını, seslerinin tonunu komisyondaki vekiller duymuşlardı. Biz, bize aktarılanlarla yetindik.

Anneler öfkeli değillerdi. Aksine vakurdular, sakindiler, dil ve üslup konusunda çok dikkatliydiler. Geçmişe değil geleceğe bakıyorlardı.

Acıyla geçen bunca zamanlarında, içlerinde taşıdıkları cümleleri seslendirmişlerdi. “Ben acı çektim, başka anneler çekmesin” diyorlardı. “Barışın kimseye zararı olmaz” diyorlardı. Geçmişin karanlığıyla yüzleşmek istiyorlar, “artık ağlamayalım, silahlar sussun, evlatlar ölmesin.” diyorlardı. Söylediklerinin özeti buydu.

Bir anne şöyle diyordu mesela: “Barış altın tahttır. Bu Meclis, bu altın tahta sahip çıkarsa Türkiye gülistan olur. Kürt-Türk birlik olsa, bütün dünya ayağımıza gelir.” Üstüne söz söylemek ne mümkün!

SONRASI…

Farklı gruplar olarak girdikleri komisyondan, anneler bir bütün olarak çıktılar. Artık Diyarbakır annelerini “Tokat anneleri”, “Kütahya anneleri”, “Giresun anneleri” diyerek çoğaltabiliriz. Değişmezler. Cumartesi annelerini haftanın kalan altı gününe yayabiliriz. Fark etmez. Barış annelerinin adını ‘umut anneleri’, ‘kardeşlik anneleri’ olarak değiştirebiliriz. Aynı kalırlar.

BUNDAN SONRASI SİZE BAĞLI

“Anneler artık ağlamasın” sözü en çok siz annelerin dilinde anlamlı. Siz annesiniz, ‘öteki’ anneleri en iyi siz anlarsınız. ‘Öteki’ burada ne kadar iğreti durdu. Artık bilmeyenler de öğrenmiş olmalı. Annelerin ‘ötekisi’ olmuyor.

Dünyanın bütün annelerini bir annede buluşturabiliriz. Evladını yani hayatı, önce karnında, sonra kucağında, sırtında, aklında, fikrinde, gönlünde taşıyan annelerin birini anlarsak, hepsini anlayabiliriz.

Devlet sizi incitecek bir şey yapmamaya kararlı. Sizin acılarınızı dindirmek için yapılacakların tamamını yapmaya hazır.

Bu ülkeye barışın ve huzurun gelmesi size bağlı. Artık söz hakkınızı kimseye devretmeyin. Sizin adınıza başkalarının konuşmasına izin vermeyin. Size olan hürmetimizin haddi yok. Ellerinizden öpüyor, alnımıza koyuyoruz.