Herkes çağırdı seni, patronun telefonla, sevgilin mesajla, lakin akşam ezanıyla beni Allah’la aynı anda sokaktan toplayan annemin çağırdığı olarak kalmak isterdim.
Hafta sonları annemi yazmayı severim. Anneme desem ki delirdim, olsun huni fabrikasına patron olursun, diyerek teselli piyasasını kızıştırır; ama hepimiz böyle ana haberlerin garip bültenleri değil miyiz?
Herkesle oturursun paranın köpüklüsünü içer cebin, riyanın vücut hatlarına benzetirsin yüzünü, bir sürü ifadeler doğurur suratın; lakin annenin sana sokak sonrası ısmarladığı bir bardak soğuk suyun adamlığını unutursun.
Herkesle yemek yersin; lakin annenin kurduğu ve hesabı hiçbir zaman sana ödetmediği sofranın yabancısı olursun.
Büyüdükçe adam olduğunu zannedersin; lakin küçükken bile seni adam yerine koyan annenin yokluğunu, paranın ve yalanın yokluğunu hissettiğin kadar hissetmezsin.
Annen seni tutuklar; lakin hep tutuksuz yargılar, darağacından iplik gibi akan boyunluğun yerine senin adına baş koyacak tek baş odur ve başına açtığın bütün işlerin kepenklerini indirecek kurtarıcın da odur; lakin sen kanunlardan ve yasalardan korktuğun kadar anneni üzmekten, onu ertelemekten ürkmezsin!
İki eli kanda olsa da senin için sakladığı bir üçüncü el vardır; lakin sen ona uzanmayan el olur gidersin.
O senin saç telini tonlarca geçmişinin arkasında arar bulur; lakin sen onun telini tonlarca gereksiz dostlar fihristine kaydeder, arama tuşuna gark edersin.
Sonra ne olur evladım! Azrail senden önce arar bulur, devir teslim töreni gerçekleşir, sen duyarsın.
Akşam ezanı eve çağrılmayan yetim olur gidersin. Dünya tuhaf garip! Sen artık annenin telinde cevapsız bir çağrısın! Annenin hattını iptal edersin, elbisesini başörtüsünü eteğini teslim edecek bir yoksul ararsın; lakin ne o elbise o yoksula annene yakıştığı kadar yakışır ne de sen bu aptal dünyaya ruhunu sığdırabilirsin.
Ve huni fabrikasına patron olunca…
Bugün patlayan şeker yiyen hacı dedenin yüz ifadesi gibiyim…
Bugün 1000’lik tesbihi otobanda sağa çeken dörtlüleri yanık çekici bir günahım.
Bugün çocukluğuna terlikle inilen bir ayakkabı kutusuyum.
Bugün şizofrenim dört kişiliğimle rüya mescidinde cemaat oldum.
Bugün çizgisiz üç ortalı pijama partisiyim, ayakta uyuyanların rağbet ettiğiyim.
Bugün rüşvet yiyerek nasıl kilo verilir sorusuna cevap aramayan bir pantolon cebiyim.
Bugün vicdan kürtajı yapan amatör bir jinekoloğum. En dişi operasyonum.
Bugün bütün Suriyeli çocuklar için battaniye ve ekmek hırsızıyım.
Bugün çifleşen fare görse kedilere …. kasedi diye pazarlayacak olan paralel belgesel şantajcısıyım. (Oooo)
Bugün kafayı başka kafayla çekip ahlâkının cesedi tanınmaz halde olan kötü bir montajcıyım. (anladınız)
Bugün kuru sıkıyım; lakin en yaş tahtaya basıp kardeşimi alnından iftirayla öpen çömez tetikçiyim, cehenneme tam isabetim.
Bugün halt bankasıyım.
Bugün kalbinin pimi çekilmiş eteğinizde patlayan unutulmuş ceylanım.
Bugün kuyu kazıcıyım, şeytanla rol takası yapan seyyar kötülüğüm.
Bugün idam ipiyle ip atlayan Molla’yı unutan sözde Müslümanım.
Bugün veterinerde işe başlayan ambulans şoförüyüm, takım elbiseli leş topluyorum.
Bugün kuyuya taş atanım 40 ahmağı arayanım.
Bugün deliliğimden şüphe edip bütün beyin hücrelerimi görevden alanım.
Bugün kafama hacze gelseniz eliniz boş, ben bir hoş.. Gündem manyak, son dakikalar arıza, olsun ben pazar günleri annemi yazmayı seviyorum rıza.