Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Hatay’da yaptığı açıklamada,
“Her üç depremzededen ikisi artık evine kavuştu” dedi.
Bu cümle sadece bir istatistik değil, devletin verdiği sözün tutulduğunun göstergesidir.
Asrın felaketinin üzerinden geçen süre içinde Türkiye, tarihinin en büyük yeniden inşa hareketini yürütüyor.
Yıkılan şehirler yeniden ayağa kalkıyor, umut enkaz altından çıkıyor.
Birileri konuşurken, devlet çalışıyor; birileri eleştirirken, mühendisler, işçiler, gönüllüler gece gündüz Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da hayat kuruyor.
Bu topraklar, yıkımı da görür, yeniden dirilişi de…
Bugün Hatay’da yükselen her bina, devletin iradesinin ve milletin direncinin anıtıdır.
Türkiye yıkıntılardan değil, birlikten güç alarak yeniden doğuyor.
///////
BAHÇELİ’DEN DEVLET AKLIYLA MESAJ
“HUKUK KONUŞTU, TÜRKİYE KAZANDI”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş kararının ardından gözler Ankara’ya çevrildi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Hukuki yollar sonuca ulaşmıştır, tahliyesi Türkiye için hayırlı olacaktır.” diyerek, siyasetin değil, hukukun konuşması gerektiğini vurguladı.
Bu açıklama, aslında millî iradenin devlet aklıyla birleştiği noktayı gösteriyor.
Bahçeli, ne duygusal çıkışlara kapıldı ne de siyasi hesaplara.
Devletin kurumlarına güveni, yargı sürecine saygıyı ve Türkiye’nin hukukla büyüyen bir ülke olduğunu hatırlattı.
Bugün mesele bir kişi değil, sistemin işleyişidir.
Bahçeli’nin bu tutumu, “intikam değil, adalet” çizgisinin altını çizerken Türkiye’nin istikrarını koruyan soğukkanlı devlet aklını yeniden sahneye çıkardı.
Ve şu unutulmamalıdır: Bahçeli’nin her cümlesi, aslında “Devletin kararı esastır” mesajıdır.
Sokak siyasetine, dış baskılara ya da popülist söylemlere değil, devletin hukukuna ve milletin huzuruna dayanır.
Bugün Türkiye’nin ihtiyacı tam da budur:
Kavga değil, kurumlara güven; slogan değil, devlet terbiyesiyle yoğrulmuş bir duruş.
/////
MESAJ SİYASETİNE GEÇİT VERİLMEZ
DEM Parti’nin, İmralı görüşmesi sonrası Abdullah Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna servis etmesi, siyasi süreçle psikolojik alan arasındaki çizgiyi yeniden tartışmaya açtı.
Evet, Türkiye “terörsüz bir gelecek” için hukuki ve siyasi kanalları işletiyor. Ancak bu, terör örgütü liderinin mesajlarının siyasallaştırılması anlamına gelmez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çerçevesi, devletin denetiminde bir normalleşme hedefidir.
Fakat DEM Parti’nin yaptığı açıklamalar, bu süreci sahiplenmekten çok, kendi tabanını konsolide etme ve eski siyaset dilini yeniden üretme çabasıdır.
Oysa Türkiye, artık “İmralı’dan gelen mesajlarla yön değiştirilen” bir ülke değildir.
Bugün önemli olan, masada kimlerin konuştuğu değil, devletin kontrol ettiği sınırların dışına taşılmamasıdır.
Bu süreç, terörün değil, hukukun ve devlet otoritesinin yöneteceği bir dönemdir.
Ve Ankara bunu açıkça ortaya koymuştur:
Barış da adalet de Türkiye’nin elindedir — ne Kandil’in, ne İmralı’nın.
///////
ABD TÜRKİYE’Yİ ARTIK KABULLENİYOR AMA KENDİ OYUNUNDAN VAZGEÇMİYOR
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, “Türkiye ve İsrail savaşmayacak” dedi.
Bu cümle, diplomatik bir temenniden öte, Washington’un itirafıdır.
Çünkü artık bölgede hiçbir denklem Türkiye’yi dışlayarak kurulamaz.
Ankara’nın Gazze meselesinde izlediği denge politikası,
hem mazlumun yanında durmayı hem de bölgesel istikrarı korumayı başardı.
ABD ise bu tabloyu geç de olsa fark etti:
Türkiye ne Ortadoğu’da savaş isteyen bir ülke,
ne de Batı’nın politik taşeronu.
Ancak Barrack’ın sözlerinin satır arası da önemlidir.
“Türkiye ateşkes sürecinin parçası olacak” derken,
aslında Washington Türkiye’nin oyun kurucu değil, sürecin “yönetilebilir aktörü” olmasını istiyor.
İşte bu noktada Türkiye’nin tavrı nettir:
Biz ne masada süsüz, ne sahada sessiz oluruz.
Amerika’nın çizdiği sınırlar, Türkiye için geçerli değildir.
Türkiye barış ister ama başkalarının planladığı barışın piyonu olmaz.
Ne Tel Aviv’in emriyle ne de Washington’un planıyla hareket eder.
Barrack’ın sözleri bir gerçeği kabul ettiriyor:
Evet, Türkiye ve İsrail savaşmayacak…
Ama Türkiye, bölgesel denklemde artık kimseye boyun eğmeyecek.