Doğu Türkistan’daki zulmün şahitleri

Abone Ol

Zalimler yaptıkları zulmü örtmek, östbas etmek isterler.

İsterler ki, zulümleri devam etsin, lakin hiçbir tepki ile karşılaşmasınlar.

Ama mazlumların ahını, acısını, dramını hangi örtü örtebilir.

Bu aha, bu acıya, bu drama bir şekilde şahitlik ediyoruz.

Yapılan zulümlerin, yaşanan acıların boyutlarını zulmün şahitlerinden öğreniyoruz.

Adem Özköse, Çin’de zindanlarda kalmış, toplama kamplarında tutulmuş Doğu Türkistanlı Abdulhaber Recep’le röportaj yaptı.

3 yıldır 7 çocuğundan haber alamayan, eşi 9 yıl hapse mahkûm edilmiş Abdulhaber Recep, Çinliler’in Doğu Türkistanlılar’a yaptığını soykırım olarak niteliyor, İslam âleminden ses çıkmadığını üzüntü ile dile getiriyor.

Ardından ‘Biz İslam âleminin bir parçasıyız’ derken acı acı yutkunuyor, sesi kısılıyor, ağlamaklı oluyor.

İslam âlemi olarak ahvalimiz bu.

Bir zamanlar, hangi inanç, hangi dil, hangi renkten olduğundan azade, zulme uğrayanların hep yanında olmuş olan bizler, bugün kendi aidiyet dünyamızın insanlarına yapılan zulme ses çıkaracak takati dahi bulamıyoruz.

Human movie team’ın yaptığı bir başka röportajda, yapılan zulmün diğer bir tanığı, inancını serbestçe yaşayarak Çin’deki üniversitede okuyamamış, Türkiye’ye gelmeye karar vermiş, edebiyat bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Doğu Türkistanlı Suıphinur Ömer Can konuşuyor.

Tarihçi olan babasının hapiste olduğunu, 9 yıldır annesini, 4 yıldır kız kardeşini göremediğini söylüyor.

“Babamın ne suçla ne kadar hapiste yatacağını bilmiyorum” diyor.

İlkokulda ateizm dersi verildiğini, Ramazan ayında oruç için sahura kalktıkları belli olmasın diye kalın perdeler kapadıklarını ya da televizyonun ışığında, mum ışığında sahur yaptıklarını söylüyor.

Suphinur Ömer Can Türkiye’ye gelene kadar caminin içini görmediğini ifade ediyor.

Bunlar yalnızca bildiklerimiz.

Ya bilmediklerimiz?

Zulmü örtbas eden, zulmü görmezden gelen de zalimdir, zulme ortak olur.

Yönünü zulmü gerçekleştiren ülkeye dönmüş malum partinin MKYK üyesi çıkmış Çin devletinin Uygurlar’la değil, oradaki ayrılıkçı ve terörist gruplarla mücadele ettiğini söylüyor.

Toplama kamplarını eğitim merkezi olarak isimlendiriyor.

Çin’in Doğu Türkistanlılar’a hiçbir insan hakları kısıtlamasının olmadığını ifade ediyor.

Helal lokantalardan, açık camilerden, kitapların serbestçe satıldığından dem vuruyor.

Pekiyi insan hakları ihlalleri yaşanmıyor, Doğu Türkistanlılar din, dil ve kültürlerini özgürce yaşayabiliyorlarsa onca yaşananları nereye koyacağız?

Pekiyi zulmün şahitlerinin yaşadıklarını nasıl değerlendireceğiz?

Yaşanmamış, olmamış, yokmuş gibi mi davranacağız?

Sesimiz mazlumlar için yükselmeyecekse, nefesimiz zalimlere lanet etmeyecekse, aldığımız hava haram olur bize.

Bu kadarını bilir, bu kadarını söylerim.