Atalarımızın sözü boşuna söylenmemiştir: “Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Çünkü dostluk, sadece bir muhabbet yahut sıradan bir bağ değildir. Dostluk, değerleri paylaşmak, aynı sofrada oturmak, aynı yolda yürümek, aynı geleceğe niyet etmektir. Bu yüzden bir insanın yahut bir toplumun kimliğini öğrenmek istiyorsanız, en yakından bakmanız gereken şey onun dostluk bağıdır.
Bugün dünyada mazlumların en büyük imtihanı, zalimlerin dostlarına bakınca daha iyi anlaşılmaktadır. ABD’nin hangi ülkeye girdiğini, o ülkenin başına neler getirdiğini tarih defalarca yazdı. Afganistan’dan Irak’a, Vietnam’dan Latin Amerika’ya kadar uzanan çizgide, işgal, kan, gözyaşı ve talan dışında hiçbir iz bırakmadılar. İsrail’in ise yetmiş yılı aşan işgal tarihi, kan ve gözyaşının üzerine kurulmuş bir devlet aygıtının resmidir.
Gazze’nin kuşatma altında inim inim inlediği günümüzde, Filistin topraklarının nasıl lime lime edildiğini görmeyen kalmadı. İşte böylesine zalim bir geçmişi ve bugünü olan devletlerle dostluk edenlerin hâli, aslında kendilerini ele veriyor. Çünkü dostluk, tarafsız bir ilişki değildir. Mazlumun kanını akıtanla yan yana duran, o kana ortak olur. Masum çocukların ölümüne göz yumanla masaya oturan, o gözyaşını sırtına yüklenir.
Bugün ABD ve İsrail’le dost olmayı marifet sayan devletler, aslında tarihe kendi yüzlerini de bu zulmün ortakları olarak yazdırıyorlar. Tarihin terazisi vardır. Bugün diplomasi masalarında yapılan hesaplar, yarın insanlığın vicdanında mahkûm olur. Dün Güney Afrika’da apartheid rejimine destek veren ülkeler nasıl bugün utançla anılıyorsa, ABD’nin işgallerine ve İsrail’in katliamlarına destek verenler de gelecekte aynı utançla hatırlanacaktır.
Dostunu seçen, kaderini de seçer. Zulmün dostu olanın akıbeti, adaletin karşısında hesap vermektir. Kimi devletler pragmatizmin arkasına sığınıyor. “Güçlü olanın yanında durmalıyız” diyorlar. Oysa bu, kendi ahlâkî iflaslarının itirafıdır. Gücün yanında durmak, zulmün yanında durmak demektir. Oysa hakikî güç mazlumun duasındadır, vicdanın sesi içindedir. Tarihi değiştirenler tankların paletleri değil, adalet uğruna can verenlerin iradesidir.
Bugün ABD ve İsrail ile dost olanlar, aslında sadece siyaset yapmıyorlar; insanlıkla ilgili bir tercih ortaya koyuyorlar. Bu tercih onları masumların karşısına dikiyor. Hiç kimse, “Benim niyetim farklıydı” diyerek tarihten kaçamaz. Çünkü niyet değil, saf bellidir. Hangi safta durduğunuz önemlidir. Şimdi dünyanın dört bir yanında insanlar zulme karşı seslerini yükseltiyor. Ancak hâlâ bazı devletler, zulmün sahipleriyle ortaklık peşinde koşuyor.
Bu tabloyu gören her vicdan şunu soruyor: Dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Senin dostun katilse, sen de katilin ortağısın. Senin dostun mazlumu ağlatansa, sen de o gözyaşının sorumlususun. Bugün ABD ve İsrail ile dost olan devletler, aslında kendi kimliklerini ifşa ediyor. İnsanlık vicdanı karşısında onların diplomatik cümlelerine, süslü açıklamalarına gerek yok. Dostluklarının yönü her şeyi anlatıyor.
Tarih, mazlumların safında yer almayanı, zalimlerin ortağı sayar. Ve zalimle ortak olanların akıbeti bellidir: Hem bu dünyada hem de öte dünyada mahkûmiyet. O hâlde bir kez daha yüksek sesle haykırıyoruz: ABD’nin dostu olan, İsrail’in dostu olan, onların zulmünden ayrı düşünülemez. Onlardan farklı değildir. Dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.