Zor zamanlardan geçiyor dünya. Ukrayna- Rusya savaşı gıda ve petrolde ciddi bir krizi tetikledi. Zaten krizlerle boğuşan dünya; enerji ve gıda güvenliği ile yatıp kalkar duruma geldi. Boğazların güvenliği ve Karadeniz hattının korunma ihtiyacı üst seviyelere kadar gelmiş durumda. Eski düşmanlıklar yerini yeni müttefik dalgalara terk etti.
ABD’nin Yunanistan’a gelişini, bu gölgeye silah yığınakları yapmasını Türkiye düşmanlığı olarak okuyup-yazan takımı, Romanya’daki silahlandırma çabasını Balkanlar üzerinden okuyanların hepsine konunun ne Türkiye ne de Balkanlar olduğunu onlarca defa yazmamıza rağmen konuyu Türkiye eksenine çevirmelerinin mahsurlarını anlattık. Amerika’yı da İsrail’i de günahım kadar sevmem. Türkiye’de Anti-Amerikancı bir dalga oluşturulmasının akıllıca olmadığını söylediğimizde tepki üstüne tepki ile karşılaştık. Amerika’nın NATO ekseninde, Ukrayna’ya girme çabasının sürdüğü bir dönemde Türkiye’nin dışlanmasının çokça akıllıca olmadığını, işbirliği ve stratejik ortaklığın S-400 meselesinden daha öte olduğunu okumak lazım dediğimizde, kendini allame sananların aslında olayı yüzeyse okuma alışkanlığıyla savaş-barış söylemleriyle dans etmeye devam ettiler.
Bir gün Amerikancı olanlar diğer gün Rusya’cı olup çıkıverdiler. Ama ne Amerika’dan ne de Rusya’dan bir şey anlamadılar gitti. Ukrayna meselesine cinsel aptallıkla yanaşan bir güruha söylenecek çok şey var ama yeri bu yazı olmasa gerek. İnsanların zor durumda bir yerlere sığınma çabasını önce Suriye’de “tu kaka” pozisyonuna getirdiler. “İnsan ölmek istemez” oysa. Ölüm insana uzak, ölüm insana özgü. Korkmak ta esas mesele. Herkes canını sever; Adı Ukraynalı da olsa, Suriyeli de, Türkte olsa…
Bilmiyorsanız bir daha yazalım, Çin son dönemlerde gıda depoluyor, Petrol stokluyor. Bulduğu tüm buğdayı satın almaya çalışıyor. Mısır; pirinç ihracatına yasak getirdi. Brezilya temel hayvan yem maddesi olan soyayı artık ihraç etmeme eğiliminde, Palm yağı, hani o zararlı diye kullanılmamasını söylediğimiz ama her şeyin içine katılan, ihracatı kısıtlama noktasına geldi. Her ülke ciddi bir “Gıda Milliyetçisi” haline geldi. Kriz üstüne kriz yaşanıyor. Dünyada gıda fiyatları dolar bazında iki katından fazla artmış durumda.
Süreç bizi ilginç bir noktaya taşımak üzere, gıda fiyatları arttıkça artacak gibi. Türkiye bitki florası açısından çok şanslı, üretim zincirleri çok etkin, her tür bitki için doğal ve yapay üretim ortamına haiz. En tropik sebze ve meyveden en kurak alanda üretilen bitkilere kadar geniş bir yelpazeye sahibiz. Yapmamız gereken tek bir cm toprağı bile boş bırakmamak, üretilmeden geçilen her saniye bizim için zor zamanlar demek. El birliği ve yürek birliği ile üretime ağırlık verip zor zamanları aşmamız lazım. Aksi durumlar zor zamanların kayıplar zamanı olmasına neden olur. Herkes elini taşın altına koymalı ki gelecek günler huzur ve refahın günleri olmalı. Vesselam…