Düşmanı samimi bir dosta nasıl dönüştürebiliriz? (1)

Abone Ol

“İyilikle kötülük (asla) bir olmaz; sen kötülüğü iyilikle savuştur. O zaman aranda düşmanlık olan kişinin bile can dostun gibi olduğunu görürsün.” (Fussilet 41:34).

Düşmanlığı dostluğa çeviren şey… Düşmanı samimi bir dosta dönüştüren şey… İşte o,kötülüğe iyilikle karşılık vermektir. Ancak, insan iyiliği kötülükle savuşturmaya ne vakit muvaffak olabilir? Bunun bir şartı olsa gerektir. İşte bu şart; yükselmektir, yücelmektir, fikrîbir kapasiteye sahip olabilmektir.

Bu konuyu açıklığa kavuşturabilmek için hayatımızdan, çok yakınımızdan bir örnek vereceğim. İnsanlar çocukların saldırganlığını ve ezalarını iyiliklesavuşturabilmektedir. Kucağında taşıdığın küçük bir çocuk yüzünü yırtabilir. Ama onun bu davranışı senin düşmanlığına, nefretineve aynı şekilde tepki vermene yol açmaz. Yaramazlık yapan çocuğa düşman muamelesi yapmanın yanlış bir davranış olduğunuidrak ediyorsan, bu örneğin daha üst bir mertebeye taşınabileceğini de idrakedebilirsin.Senin anlayışın başkalarına göre daha yüksek olursa, onların düşmanlıklarını aynen çocuktan daha yüksek bir mertebedeolan biri olarak onun yaramazlığınışaka, neşe, şefkat ve merhamet ile karşılayan müşfik bir baba ve sevgi dolu bir eğitimci gibikarşılayabilirsin. İşte bu şekilde ilim ve anlayış sayesinde yükselerek;filozoflara, koca koca din, devlet ve siyaset adamlarına, bir babanın yaramaz çocuğuna baktığı gibi bakmaya başlayabilirsin.

Politikacıların, din adamlarının ve filozofların birbirlerini tekfir etmesi, birbirlerini ihanet ve uşaklıkla suçlaması, aynen çocukların yaramazlıkları gibidir. Bu böyle sürüp gittiği müddetçe rüşd (dürüstlük ve olgunluk) ortaya çıkmaz,yasayı keşfedecek kimse bulunmaz, güneşin üzerine doğduğu hiç kimse işlerin iç yüzünü görmez; her tarafa koyu karanlık yayılır!

Ancak insanen iyi olan karşılığı verebildiği zaman; filozofların, sufilerin ve büyük politikacıların yükselemediği mucizevi bir şeye ulaşmış olur: Bu, meleklerin ‘insanın yaratılışprojesi’ne itiraz ettikleri zaman bilmedikleri ilimdir. Bu ilim insana dair olup onunyasaları, yaratılış ve ahlak sistemiyle ilgili ilimdir.

Bu ilim, Allah Teâlâ’nın şu âyette söz konusu ettiğiilimdir:

“Şurası kesindir ki, Ben sizin bilmediğiniz şeyleri de bilirim.” (Bakara 2:30).[1]Bu ilim, yolsuzluk yapmayı ve kan dökmeyi ortadan kaldırma ilmidir. Bu ilim henüz yaygınlaşmamış yüksek bir ilimdir.

Askerî alanda yatay görüş kudretiyle tespit edilemeyen ölü açılardan bahsedilir. Ancak uçaklar ve uydularla desteklenen görüntüleme teknolojisi sayesinde bu ölü açılar ortadan kaldırılmıştır. Çünkü görüş açısı yatay düzlemden değil dikey ve yüksek bir yerden, tepeden başlayarak oluşmaktadır.

Ne kadar büyük, saygın ve itibarlı olurlarsa olsunlar gafillerin gafleti ve yanlış yapanların hatası yüzünden sen yolunu şaşırmamalısın. Zira sen, engeli aşabilecek ve ilim mertebesine yükselebilecek, böylece herkese değer katabilecek muazzambiröz taşıyorsun. Bilgiyi talep eder ve dersini alırsan, evrenin yasasına uygun davranırsan işte o zaman evren bilâbedelsenin emrine girer. Evren senin emrine girmişse bil ki sen onun yasasına uygun davrandığın içindir.

En iyi şekilde karşılık vermeyi mümkün kılan, ilimde yükselmektir. En iyi karşılığı verebilmek aynı zamanda bir eğitim sürecidir. ‘En güzel karşılığı verme’ yasasıyla hareket eden birini görürsen bil ki onun ilmî mertebesi çok yüksektir. İlmi (bilimi, bilgiyi) talep edin. Allah’ınkâinatı emrine verdiği kullarından olmak istersen ilmin nağme gibi lezzetini tatmalısın. Allah’ın yasasını kavrarsan, Allah ile tanışmış olursun.

Zihnimizdeki hayalî Allah inancından yasalarını öğrenmek suretiyle tanış olduğun Allah inancına intikal etmek, iman ile küfür arasındaki fark kadar önemli ve büyüktür.

(Devamı gelecek hafta yayınlanacak inşaAllah).

Çeviri: Fethi Güngör

[1] Müellifin son kısmını iktibasla yetindiği âyetin tamamı mealen şöyle çevrilebilir: “Hani, senin Rabbin meleklere; “Ben yeryüzünde bir halife atamaktayım.” dediği zaman şöyle sormuşlardı: “Yeryüzüne fesat çıkarmakta ve kan dökmekte olan birini mi atayacaksın; üstelik biz seni övgü ile tesbih ve takdis edip dururken?” (Allah şöyle) cevap verdi: “Şurası kesindir ki, Ben sizin bilmediğiniz şeyleri de bilirim.” (Bakara 2:30).