Eleştiri kelimesini duyduğunda kasılmayan var mıdır?
Sanmıyorum.
Eleştiri kelimesinin bu kadar negatif yüklü olmasının sebebi eleştirmenler ve anlayışları. Suçu kelimeye yüklemek kolaycılık olur.
Ben ‘kritik yapma’ demeyi yeğliyorum ancak, bu yazıda ‘eleştiri’ kelimesini kullanacağım.
Yazarken, okuyucuyla papaz olma duygusu yakamı bırakmıyor hiç.
Bir kavram kullandığımda, sevgili okuyucumun nazik duygularının incinebileceği kaygısı beni kasıyor. Onu ne ile karşılaşacağına
dair hazırlamak ihtiyacı hissediyorum.
Kullandığım bir kavramın en azından, lügat anlamını yazmak istiyorum ki, bir zemin bulsun muhabbet.
Meselâ, bu yazıda eleştiriden kastettiğim ‘edebi eleştiri’ ve eleştirinin en sıkıntılı olanı.
Kişilik ve gündelik hayatınızın eleştirisi değil yani.
Edebi eleştiri diye özelleştirdiğimde rahat nefes aldığınızı farz ediyorum.
Böylece meselenin edebiyat adamları ve eserleri merkezinde yol alacağını sanacaksınız.
Hiç de öyle olmayacak.
Edebi eleştirinin merkezine sizi de alacağım.
Edebiyatta okurlar asli muhatap çünkü. Kaçışınız yok.
Edebiyat üzerine birkaç kelâm etmeye kalkıştığımda, hangi edebiyat olduğunu belirtmek ihtiyacı duyuyorum.
Şahsen, ülke edebiyatını herhangi bir kategoriye tabi tutmadan konuşmak istesem de, buna mani birçok sebep var.
Eleştirinin kriterlerini belirlerken beni objektif
ve tarafsız kalmamaya icbar eden sebepler edebiyatın dinamiklerinden kaynaklanmıyor.
Eleştiri geleneğinin olmaması da işi zorlaştırıyor.
Şiir, hikaye, roman üzerine konuşurken, işe nereden girişeceğiniz meselesi çetrefilli.
Söz gelişi, Türk şiiri dediğinizde, hangi dönem Türk şiirini kastettiğinize dair tafsilatlı bir girizgâh yapmak durumundasınız.
Geleneksel Türk şiiri diyemezsiniz. Çünkü gelenekle bağ kopuk.
Modern Türk şiiri dediğinizde de kolaylaşmaz işiniz.
Her bir dönemin edebiyat anlayışı ve algısı, edebiyatçı ve edebiyatın talibi olanlar açısından ciddi düzeyde farklılık gösteriyor.
Bu bizim ülkemiz ve benzer yazgıya sahip ülkelerin edebiyatının ciddi bir problemi.
Çünkü, kültür emperyalizminin daima hedefinde kültürümüz ve geleneğimiz.
Edebiyat bir gelenek meselesi.
Edebiyat ekollerinden bahsetmek için, bir gelenekten bahsetmek gerekir. Edebiyat adamlarının öznelliği ve özgünlüğü de bütün bunlardan sonra gelir.
Eleştiri, geleneksiz bir edebiyata bağlı kalınca polemik de kaçınılmaz oluyor.
Geleneksel İngiliz şiirinden bahsederken, İngiliz diline yüzlerce kelime kazandırmış Shakespeare ile modern İngiliz şairlerinin irtibatını inkâr mümkün olabilir mi?
Dil devrimine sahip çıkan andavallıların, dil devrimi gibi bir dangalaklığın neye tekabül ettiğinin idrakine hâlâ varmadan, ahkâm kesiyor oluşları fena halde can sıkıcı.
Eleştiri geleneğinin, solda iyi olduğu nispî olarak kabul görüyorsa da bunun kıymeti üzerinde düşünmek lâzım.
Ortak müktesebatı olmayan, geleneğin mirasını reddeden anlayışın eleştirisini hiç yoktan iyidir diyerek kabul etmek düpedüz cahilliktir.
Bu cahilliğe talip olmamakla başlayabiliriz.
Devrimin canına okuduğu dilimize ve kelimelerimize sıla-i rahim yaparak.
Önce şairler lütfen!