Emekli olmadan emeklileri, Kürt olmadan Kürtleri anlamak...

Abone Ol

Türkiye’de bütün sorunların çözümündeki en büyük engellerin başında empati yapmamak geliyor. Şu ana kadar terörsüz Türkiye sürecinde tüm partiler üzerine düşeni yaptılar hem de empati yaptılar. Başından beri tutarlılıkla hareket eden Devlet Bahçeli’ye duyulan sempatinin farklı toplum kesimlerinde  bu kadar çeşitlendiği bir dönem daha olmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) seçmeninin yanı sıra, DEM Parti seçmeninde de büyük bir teveccüh var. Birbiriyle bu kadar zıt seçmen tabanında ve AK Parti seçmeninin de büyük bir sevgi ve sempati duyduğu lider konumuna gelmiştir. 1000 yıllık devlet geleneğimizi ve tarihimizi  dikkate alarak bu ülkenin gelecek nesillerine böyle bir dönemde bu yakınlaşmaya sebebiyet veren bir lider duruşu sergilemektedir. 

Sayın Bahçeli, Türkgün gazetesine vermiş olduğu bayramın her günü yayınlanan röportajında olduğu gibi başından beri Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dile getiriyor. Türkiye’de ilk anayasa değişikliğine ilişkin örnek çalışmayı. Habertürk’te katıldığım bir sabah programında, 100 maddelik anayasa değişiklik paketini duyduğumda yaşadığım şaşkınlıkla birlikte tebessüm etmem, başarılı bir öğrencinin ödevini tamamladıktan sonra sergilediği edayla benzetmiştim. Bahçeli ve MHP, farklı tonlamalarla bugün aynı mesajı iletmekte, yalnızca söylemdeki üslup ve tonlama farkı belirginleşmektedir. Anayasanın 66. maddesindeki vatandaşlık tanımı değişir mi değişmez mi tartışmalarının altında devam ederken polemikler Türkgün gazetesine verdiği röportajda Türkiye vatandaşlığı tabirini kullanmış belki de maddede ilk değişikliği yapan duruma gelmiştir. 
 Terörsüz bir Türkiye’nin, maddi ve manevi kayıpların bir daha yaşanmayacağına dair anlatımı, bu dezenformasyon çağında anlatmakta zorlukların boyutunu düşünmemek mümkün değildi. Şu an Sayın Bahçeli toplumun belli kesimlerinde oluşabilecek bütün defanslara karşı adeta anında o defasında yumuşatan bir forvet gibi hareket ediyor. 
Bu süreci daha kolay kılan diğer bir aktör ise DEM Parti'nin tutarlı pozitif yaklaşımıdır. DEM son sekiz aydır, parti içinde ufak tefek çatlak seslerin haricinde, sürece tam destek vermekte ve MHP ile AK Parti’nin Cumhur İttifakı’na arzu ettiği Türkiye Partisi olma yolunda ilerlemektedir. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) destek çağrısına yanıt verirken, “Biz CHP’nin nöbetçi eylemcisi değiliz” demiştir. Özel, aynı tonda cevap vermemiş, hatta İmamoğlu cezaevinden yaptığı açıklamada sürece destek verdiğini belirtmiştir. Bu desteğin arkasında, sorunların kalıcı bir çözümü mü yoksa seçmen olmaksızın seçim kazanma gerçeği karşısında söylenmesi gereken sözlerin muhafaza edilmesi mi olduğu henüz belirsizliğini korumaktadır. 

Süreç nereye gidecek? Türkiye’nin arzu ettiği coğrafyada, tüm Kürtlerle barış içinde yaşamak mümkün olabilecek mi? Amerika Dışişleri Bakanı, Suriye’de bir iç karışıklığın an meselesi olduğunu belirtmektedir; bunun en büyük bedelini biz ödeyeceğizdir. Türkiye’ye ilişkin kurduğumuz hayallerin, aynı zamanda coğrafyadaki bütün halklar için geçerli olduğunu unutmamalıyız. Toplumlar, uluslar ve insanlar birbirine rakip değil, yakın olduklarında dost olmaktadırlar. Çünkü barış, aynı zamanda refah ve özgürlüktür; Suriye’nin parçalara bölünmesi, büyük bir talihsizliktir. Ülkemizin en büyük sorunu, halen gerçeklerle yüzleşmeye açık olmamamızdır; özellikle Kürtlerin ne yaşadığı ve bundan sonra yaşamak istemedikleri konusunda öğrenmeye çalışmak gerekmektedir. 85 milyon insan için sunulan hakların, devletin cömertliğinden değil, Allah’tan geldiğini bilmeleri gerekmektedir. Özgür bir toplum, yoksul çoğunluğa yardım etmediği sürece azınlığı da kurtaramaz. Türkiye’de herkes, yalnızca kendi mahallesinde kendisini kurtarmaya çalışırsa, bunun toplum için bir anlam ifade etmeyeceğini ve tüm topluma yarar sağlamayacağını anlamalıdır. Aksine, kendisi için huzurlu sonuçlar yaratamayacağı gerçeğiyle yüzleşmelidir. 

Suriye’de devlet kendini yeniden inşa ederken, orada Kürtlerin etkinliğini desteklemek yerine, Kürtler yönetime ortak mı olacak? Eyvah! Kürtler yarın bizim başımıza bela olur korkusunu taşımaktan kurtulmazsak ve kendi kendimize düşmanlar yaratmaya çalışırsak, Türkiye’yi her bir yurttaşının yaşayabileceği bir yuvaya dönüştürme serüvenimizi başarıya ulaştırmamız mümkün olmayacaktır. Gelecek kolay olmayacak; çıkarılması gereken yasalar, infaz kanununda yapılması gereken değişiklikler ve barışı kalıcı hale getirecek düzenlemeler ile anayasada yapılması gereken çeşitli tanımlamalar ve barışı kalıcı hale getirmek.. Kolay olmayacak. 
Ancak, ülkemize hizmet etmenin yolu milyonlarca mutsuz insanı mutlu etmek amacı taşımalıdır . Geçim sıkıntısı altında çırpınan ve daha iyi yaşamı hak eden emeklileri, anadillerini geleceğe miras bırakmak isteyen Kürtleri mutlu etmek için emekli olmak ve Kürt olmak şart değil. Onlarla bu mücadelenin parçası olmayı başardığımızda millet olma yolculuğumuz asla sarsılmayacaktır.