Gazze’nin altını üstüne getiren bombardımanlar bittiğinde, geriye kalan sadece yıkıntı değildi. O yıkıntıların arasından, bir halkın direnci de ayağa kalktı. Tıpkı 1948’de sürgün yollarına düşen dedeleri gibi, şimdi torunlar da yürüyordu … Ama bu kez başka bir yöne: Eve doğru. Her adım, tarihin kayıt defterine yazılan bir direniş cümlesi gibiydi. Kimi elinde bir anahtar, kimi sırtında bir battaniye… Hepsinin yüzünde aynı ifade: “Bu topraklar bizim.”
ALINTERİ İLE SULANMIŞ TOPRAKLARA
Dünya tarihinin büyük yürüyüşleri vardır: Musa’nın halkını Mısır’dan çıkarışı, Gandhi’nin Tuz Yürüyüşü, Bosna’da annelerin sessiz geçitleri, Kudüs’ten sürülenlerin gözyaşları… Şimdi bu sahil, o yürüyüşlerin son halkasıdır. Gazze, kendi “Exodus”unu yaşıyor... Ama bu kez vadedilmiş toprağa değil, alın teriyle sulanmış ana toprağa dönüyorlar.