Ülkemizin kronik bazı problemleri var. Bunların başında da (bazı) sanatçılar/sanatla yazarak veya çizerek iştigal edenler ile siyasiler arasındaki kopukluk geliyor.
Açalım.
AK Parti’nin 13 yıl süren ve nasipse 4 yıl daha sürecek olan bir iktidar süreci var. Bu sürenin bu kadar uzun olması kendisini bu siyasi görüşün karşısında görenlerde bir tepki doğmasına da neden oluyor.
Siz bir ülkenin sanatında söz sahibisiniz, istediğiniz gibi at koşturabiliyorsunuz ama siyasi anlamda bütün ‘güç’ sizin gibi düşünmeyenlerin elinde. Bunun dışavurumu da çoğu zaman sanatçıların eserlerinden ziyade dillerine yansıyor. Ve bunu gerçekleştirebilecekleri en uygun ortam olarak maalesef film festivallerinin açılış veya kapanış törenleri oluyor.
Bu durumu sanatını bir şeyleri yükseltmek veya yüceltmek için yapmayanların düştükleri aciz bir durum olarak görüyorum. Neyse, işin o kısmı daha çok sanatını siyasetle var etmeye çalışanları ilgilendiriyor. O sahneye çıkıp kendi gibi düşünenlerden ‘müthiş bir alkış’ aldığında bunun yapmış olduğu işi ‘tastamam’ göstereceğini zannediyorsa bu o sanatçının en büyük problemidir zaten.
Son yıllarda birçok film festivalinin açılış veya kapanış töreninde yer aldım. İşin en heyecanlı kısmında, yani ödüllerin alınacağı anda hep sıkılmışımdır. Zira sanatlarını siyasileştiren ve işlerini siyasetin bayağı cümleleri ile kirleten sanatçılara üzülmekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.
Peki, işin siyasî tarafında durum nedir? Maalesef o hiç parlak değil. Ben bugüne kadar gittiğim hiçbir film festivalinde Kültür Bakanı göremedim. Genelde “Programlarımın yoğunluğu nedeniyle ülkemizin en güzide organizasyonlarından olan festivalinize…” diyen telgrafları ile katılmayı tercih ediyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda Malatya Film Festivali’nde hem AK Parti’li hem de CHP’li milletvekilleri vardı. Kimse de kalkıp “Siz niye geldiniz? Neden buradasınız?” demedi onlara. Peki, bu ülkede zaten sayılı olan bu festivallere ülkenin Kültür Bakanı neden katılmaz? Bu kadar önemli ne işi olabilir? Festivallerde gösterilen filmlerin çoğu Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle çekiliyor. 10 filmden neredeyse 9’u hem de… Gel festivale, otur halkın yanına ve o filmlerden birini izle. Halk ne düşünüyor, o filmi yapanlar gösterimin ardından salondakiler ile nasıl bir iletişim kuruyorlar, gel bunları gör/dinle/anla.
Bunların yapılmadığı bir ülkede senin desteğin ile film çeken adamlar tutar seni her festivalde yerden yere vurur. Açıkçası bu tablo Ömer Çelik zamanında hiç parlak değildi. Yeni bakanımız Mahir Ünal’dan bu anlamda umutluyum. Gelecek bütün tepkilere göğüs gererek kültür ile iştigal eden her kesimle sıcak bağlar kurabilen, temas eden ama yeri geldiğinde de onları eleştirebilen bir bakanlık sistemi oluşturmasını arzuluyorum.
Bunun kültürden ziyade siyasete faydası olacak belki ama olsun… Film festivallerini ziyaret eden bir bakanımız olsun yeter ki…