Filistin’de katliama Fransız kurnazlığı

Abone Ol

Bu satırları yazdığım dakikalarda işgalci İsrail ordusunun kara güçleri, rehine arama bahanesiyle Gazze’ye girdi. Günlerdir binlerce Filistinliyi öldüren İsrail, Orta Doğu’yu ateşe vermeye devam ediyor. Bölgede gerilim had safhada. ABD ve İngiltere’den sonra Çin de altı savaş gemisiyle Umman açıklarına demir attı. Putin rest çekiyor, ABD’ye “Füzemiz var” diyerek aba altına gerek duymadan sopasını sallıyor. Üçüncü dünya savaşı gerginliği, bütün dünyayı alarm durumuna geçirdi.

İsrail mezalimine dünyada kitlesel tepkiler ise çığ gibi büyüyor. İnsanlık adına yüz binlerce vicdan sahibi, Batı’nın takındığı tavrı bulundukları ülkelerde protesto ediyor.

Üç maymunu oynamak bir yana, bile isteye İsrail’e biat eden Avrupa ise skandal uygulamalara imza atıyor. Özellikle Fransa’nın Müslüman ve Yahudi vatandaşlarını birbirine düşürmekten âdeta memnuniyet duyduğunu görüyoruz. Fransa’nın kendi sistematik antisemitizm geçmişini görmezden gelerek İsrail’in Gazze’deki insanlık dışı eylemlerini desteklemesi, Fransız siyasetçilerinin sadece politik kariyerlerini önceledikleri gerçeğini gözler önüne seriyor.

Oysa Fransa'da Filistin davasına büyük bir halk desteği var. Sömürgecilik tarihi konusunda bilinçli on binlerce insan, Filistin'deki katliamlar ile insan hakları ihlallerinin medyada tek taraflı olarak yer aldığını görüyorlar. Sonuç olarak, İsrail'in sömürge politikası ve aşırı sağcı, ırkçı hükûmet programı; vicdan sahibi Fransızlar nezdinde açıkça apartheid ve etnik temizlik olarak kabul ediliyor.

Filistinlilere verilen desteğin, Müslümanlara karşı sürekli bir uluslararası alay ve endişe kaynağı olan mevcut Fransız hükûmetinin canını sıkması şaşırtıcı değil. Fransa’nın şahin tepesinde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ekibi, aşırı sağ oyları güvence altına almak konusunda o kadar çaresiz kaldı ki Le Pen'i ‘İslam'a karşı çok yumuşak’ olmakla suçluyor.

Fransa’nın takındığı tavır bilinçli bir manipülasyonun izlerini taşıyor. Filistinlilerin özgürlük mücadelesinin siyasi çerçevesi, çoğu ırkçı ya da cahil medya mensubu tarafından periyodik bir biçimde aşağılayıcı mecazlarla Filistinliler aleyhine kullanılıyor.

Fransız hükûmeti, Filistinlileri destekleyen tüm gösterileri "Hamas yanlısı" ve "kamu düzenini bozma" bahanesiyle yasaklıyor.

FRANSA’NIN LEKELİ TARİHİ

Fransa’daki İsrail yanlısı gruplar ve lobiler; Filistin destekli hareketleri kriminalize etmenin gayretindeler. Bu bakımdan Filistinlilerin davası için vekil olarak kullanılan Müslüman ve Arap örgütlerin sürekli olarak hedef alınması boşuna değil.

Fransa, ülkesindeki Müslümanlara ve Yahudilere ne gibi zararlar verebileceğine bakmaksızın, devam eden bu kampanyanın Avrupa’daki en başat aktörü durumunda.

Fransa’nın lekeli tarihi de bu konuda derin izler taşıyor. Geçmişte ülkenin, Nazilerle isteyerek iş birliği yaptığı gerçeği var. Naziler daha talep bile etmeden devrin Fransız hükûmeti; mallarına el koymaya başlamadan önce, Yahudileri kamu hizmetinden uzaklaştıran bir dizi tedbiri uygulamaya koymuştu.

Tarihçi Robert Paxton, "Fransız hükûmeti sürgünleri isteyerek başlattı ve tutuklamaların çoğunu yaptı. Yabancı Yahudilerin tutuklanması, bazen gündüz vakti ailelerin çocuklarından ayrılmasını içeriyordu ve bunun da kamuoyu üzerinde çok güçlü bir etkisi oldu." demiştir.

Fransız cürmünü rakamlarla da ortaya koyalım: Fransız yetkililer, toplamda 75 bin 721 Yahudi mültecinin ve Fransız vatandaşının ölüm kamplarına sürülmesinden sorumludur.

İlginç bir şekilde bugün de bu trajik tarih; insanları bir araya getirmek yerine, Fransız siyasetçiler tarafından toplumları birbirine düşürmek ve kendi kariyerlerini ilerletmek üzere kullanılıyor.

Fransa’nın tarih muhasebesinde iyi olmadığının tipik bir örneğini görüyoruz.

Mahalle ateşe verilirken gülerek saçını tarayan Fransız siyasetçileri, tarih önünde ödeyecekleri bedeli yine hesaba katmıyor.

Gazze katledilirken kim, kimin ateşine odun taşıyor; hepimiz kaydediyoruz.