Kültür Sanat

Türkiye müzelerinde görülmesi gereken 40 eser

Türkiye'deki müzelerde sayısız arkeolojik eser sergileniyor. Geçmişe uzanan bir yolculuk yap, tarihe dokun, eşsiz eserleri keşfetmeye hazırlan…Kendini antik çağlarda hissedeceğin benzersiz bir deneyime adım at…

Abone Ol

<p>     </p>

<p><strong>Aşk şiiri tableti (İstanbul Arkeoloji Müzeleri)</strong></p> <p>Dünyanın bilinen en eski aşk şiiri olarak nitelenmektedir. Sümer inancına göre toprağın bereketli olmasını sağlamak amacıyla kralın yılda bir kez bereket ve aşk tanrıçası İnanna yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir, büyük olasılıkla kral Suşin için seçilmiş bir gelin tarafından, yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde söyleniyordu.</p>

<p><strong>Kibele heykeli (Ordu Müzesi)</strong></p> <p><span>Ordu’da, Kurul Kalesi ve yerleşmesinde bulunan 2100 yıllık Ana Tanrıça Kibele heykeli. Yaklaşık 200 kilogram ağırlığında, 110 santimetre boyunda, tahtında oturur şekilde betimlenmiş. Heykel, Kurul Kalesi’ni istila eden Romalı askerlerin işgali sırasında giriş kapısındaki duvarların yıkılmasıyla yerinde kalmış. Heykelin 6. Mithridat dönemine ve Helenistik Pontus Krallığı’na ait olduğunu düşünülüyor. Bulunan heykelin Türkiye’de yerinde bulunan ilk mermer heykel olduğunu belirtiliyor.</span></p>

<p><strong>İskender Lahdi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri)</strong></p> <p><span>MÖ 4. yüzyılın sonları. Taş lahdin üzerinde Büyük İskender’in alçak kabartmalı tasviri yer alıyor. Eser oldukça iyi korunmuş ve yüksek estetik başarısı göze çarpıyor. İskender Lahdi olarak anılmasına rağmen, İskender tarafından göreve getirilen ve MÖ 311 yılında ölen Sidon kralı Abdalonymus’a ait olduğu düşünülüyor.</span></p>

<p><strong>Suppiluliuma heykeli (Hatay Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p><span>Arkasında yazan “Şuppiluliuma” ifadesi sayesinde heykelin bu krala ait olduğu anlaşıldı. Bazalt taşından yapılan heykel 1,5 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1,5 ton ağırlığında. Heykelin bir elinde mızrak, bir elinde başak figürü bulunuyor. Sakallı, bukleli saçlı, kollarında özel bileklikler olan heykelin üst kısmı sağlam bir şekilde bulundu. Heykelin gözleri siyah ve beyaz taşlardan yapılmış ve sonradan takılmıştır. Heykel Hatay Arkeoloji Müzesi’nde görülebilir.</span></p>

<p><strong>Kadeş Barış Antlaşması (İstanbul Arkeoloji Müzeleri)</strong></p> <p>Tarihin bilinen ilk barış anlaşması olan Kadeş Anlaşması MÖ 13. yüzyılın iki büyük siyasi ve askeri gücü olan Hitit ve Mısır devletleri arasında yapılmıştı. Hitit Kralı III. Hattuşili ve Mısır Firavunu II. Ramses arasında yapılan bu anlaşmanın metnini içeren kil tablet 1906 yılında Boğazköy’de yapılan kazılarda bulundu.</p> <p></p> <p></p>

<p><strong>Sidamara Lahdi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri)</strong></p> <p><span>Roma dönemi, MS 3. yüzyılın 2. yarısı. İsmini bulunduğu yerden alan ve bağımsız veya özgün bir grup olarak ele alınan Sidamara Lahdi, 1875 yılında bulundu. Anadolu’da sıklıkla görülmesi sebebiyle Anadolu kökenli bir lahit tipi olduğu düşünülmektedir. Sidamara Lahdi, 32 tonluk ağırlığı ile bilinen en ağır lahit olma özelliğini taşıyor.</span></p>

<p><strong>Sappho büstü (İstanbul Arkeoloji Müzeleri)</strong></p> <p><span>Antik Yunan şairi Sappho’nun mermer büstü. Smyrna (İzmir). Roma Dönemi. Helenistik Döneme ait orijinalinin kopyası. Roma Dönemi portre örneklerinden olan Sappho Başı, Lesbos (Midilli) adasında doğmuş olan şair Sappho’ya ait. MÖ 7. yüzyıl ve 5. yüzyıl arasında birçok lirik şair yaşamıştır. Bu dönemin en tanınmış şairi olan Sappho’nun bir bütün halinde günümüze kadar ulaşan yalnızca bir şiiri bulunmakta ve bu şiir de Aphrodite’ye yazılmış bir ilahidir. </span></p>

<p><strong>Caracalla Heykeli (Antalya Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p><span>Perge Antik Kenti kazılarında bulunan İmparator Caracalla heykeli. Milattan sonra 211-217 yıllarında hüküm sürmüş Roma İmparatoru Caracalla’ya ait heykel. Yaklaşık 2 metre 20 santim yüksekliğindeki heykel, imparatorun günümüze kadar bütün olarak ulaşan tek heykelidir. Kendisine verilmiş olan Caracalla takma adının, o dönemde moda olan başlıklı bir Gal tuniğini sürekli giymesinden dolayı verildiği iddia edilir. Genellikle Roma İmparatorluğu’nun en zalim ve kanlı İmparatorlarından biri olduğu kabul edilir.</span></p>

<p><strong>Çingene Kızı Mozaiği (Zeugma Mozaik Müzesi)</strong></p> <p></p> <p>Zeugma Antik Kenti’nde 1998 yılı sonbaharında yapılan kurtarma kazılarında bulundu. Büyük ölçüde tahribata uğrayan mozaikten günümüze sadece bir kadın başı figürü kalmıştır. Bu mozaikte kadın figürü sağına doğru bakmakta, kabarık saçları ortadan ikiye ayrılmış ve ensesinden bir eşarpla bağlanmış. Dar alınlı, elmacık kemikleri çıkık ve dolgun yüzlü. Kulaklarında iç içe geçmiş iri halka küpe bulunuyor. Bir görüşe göre bu figür, Toprak Ana Gaia olabileceği gibi, başının yanındaki asma filizlerinden dolayı Dionysos şenliklerinde yer alan Mainad da olabilir.</p>

<p class="has-medium-font-size"><strong>Balıklıgöl Heykeli (Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p class="has-medium-font-size"><span>Urfa Adamı olarak da biliniyor. Bilinen en eski gerçek boyutlu insan heykeli. Yaklaşık 10.000 yıllık olduğu tahmin ediliyor. 1993 yılında bulunan bu heykelin göz boşluklarına obsidyen yerleştirilmiş.</span></p>

<p><strong><span> </span>Kilisik heykeli (Adıyaman Müzesi)</strong></p> <p>Taş heykel. 9.500 yıllık. Neolitik dönem. Heykelin altındaki oyuk ve çizimler doğurganlığı temsil ediyor. Doğum bölgesi biraz daha abartılı olarak tanımlanmakta. Heykel, dünyadaki bilinen en eski anıtsal tapınak Göbeklitepe’deki dikilitaşlara benzerliği ile dikkat çekiyor.</p> <p></p>

<p class="has-medium-font-size"><strong>Orpheus Mozaiği (Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p class="has-medium-font-size">Roma dönemi, yaklaşık MS 194. Şanlıurfa (Edessa). Antik Yunan mitolojisinde müzik, şiir gibi kavramlarla özdeşleştirilen ozan Orpheus’un vahşi hayvanları ehlileştirirken betimlendiği Roma mermer mozaiği. En eski Edessa mozaiği olarak bilinir. Edessa, Şanlıurfa’nın Helenistik dönemde verilen ismidir. </p> <p class="has-medium-font-size"></p>

<p><strong>Büyük Artemis heykeli (Efes Müzesi)</strong></p> <p><span>18 Eylül 1956, Efes Prytaneion’unda bulundu. Artemis, ana tanrıça ve doğurganlık sembolü. Ay’ın, avlanmanın, vahşi hayvanların ve doğal çevrenin tanrıçası. Heykel, MS 2. yüzyıla tarihlendiriliyor. Verimliliği ve bereketi simgeler. Heykelin başında bulunan üç katlı kule biçimli tapınak, şehirlerin koruyucusu olduğu anlamına geliyor. Alnındaki hilal ise ay tanrıçası olduğunu gösteriyor. </span></p>

<p><strong>Kanatlı denizatı broşu (Uşak Müzesi)</strong></p> <p>MÖ 6.-.5 yüzyıllar. 1968 yılında Uşak’taki Aktepe Tümülüsü’nde yapılan kaçak kazı sırasında bulunan ve 520 eserden oluşan Lidya kralı Kroisos’un hazinesinin bir parçası. Kroisos’un hazinesindeki birçok eser, 1966’dan 1970’lere kadar New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi tarafından satın alındı. 1984 yılında müzede sergilenmeye başlamasıyla yeri tespit edilen hazine, 10 yıllık hukuk mücadelesi sonucunda 1993 yılında Türkiye’ye iade edildi.</p> <p></p>

<p><strong>Hadrian ve Marcus Aurelius büstü (Burdur Müzesi)</strong></p> <p><span>Burdur’a bağlı Ağlasun ilçesinde, Sagalassos Antik Kenti’nde 2007 yılında yapılan kazılarda bulunan Roma döneminin önemli imparatorları arasında yer alan Hadrian ve Marcus Aurelius’un baş ve ayak heykelleri.</span></p>

<p class="has-medium-font-size"><strong>Tethys ve Oceanus mozaiği (Zeugma Mozaik Müzesi)</strong></p> <p class="has-medium-font-size"><span>Antik çağlarda Akdeniz haricindeki dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan Oceanos, denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşar. Dünyadaki bütün ırmakların ve nehirlerin Oceanos ve Tethys’ten meydana geldiğine inanılır. Zeugma’dan çıkarılan ve villalardan birinin havuz tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte de Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla çevrelenmiş olarak betimlenmiştir. </span></p>

<p><strong>Hitit kılıcı (Çorum Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p><span>MÖ 14.-15. yüzyıllara tarihlendiriliyor. 3.500 yıllık yazılı kılıç, tesadüfen Hititlerin başkenti Hattuşa’da bulundu. Hitit kralından fırtına tanrısına bir adak olarak sunulmuştur. Kılıcın üzerindeki yazıtta “Büyük kral Tuthaliya, Assuwa topraklarını yıktığında, fırtına tanrısına bir adak olarak sunulmuştur” diyor. </span></p>

<p><strong>Kaşıkçı Elması (Topkapı Sarayı Müzesi)</strong></p> <p><span>Kaşıkçı Elması, Saray Hazinesi’nde özel isimleri olan tarihî elmasların en büyüğü ve en meşhuru. 86 karat olan bu armut biçimindeki elmasın etrafı 49 adet iri pırlantayla çevrili. Birçok elmas uzmanı Kaşıkçı Elması’nın, 19. yüzyıl başında kaybolan tarihî Pigot elması olabileceğini kanıtlamaya çalışsa da, bu elmasın 1680’lerin başında Saray Hazinesi’ne satın alma yoluyla girdiğini, bir rûznâmede yer alan kayıttan öğreniyoruz. </span></p>

<p><strong>Nike heykeli (Bergama Müzesi)</strong></p> <p><span>Zafer Tanrıçası Nike Heykeli (Akroter). Roma dönemi, MS 2. yüzyıl. Asklepion, Pergamon (Bergama). Yunan mitolojisinde Nike, hız, güç ve zafer tanrıçasıydı. Kanatlı Tanrıça olarak da bilinen Nike, genellikle kanatlı olarak betimleniyordu.</span></p>

<p><strong>Güneş kursu (Anadolu Medeniyetleri Müzesi)</strong></p> <p><span>Hititlere ait törensel Sembol. Alacahöyük. MÖ 2500 – MÖ. 2250</span></p>

<p><strong>Neşeli iskelet mozaiği (Hatay Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p><span>Üzerinde Grekçe “Neşe” yazan iskeletli mozaik. Roma dönemi, MS 3. yüzyıl. 2013 yılında Antiocheia Antik Kenti’nde bir evin yemek odasında bulundu. Antakya, Hatay. Hafifçe uzanarak bir yastığa dayanmış, bir elinde içki kabı tutan iskeletin yanında şarap amforası, ekmek ve Grekçe “Neşe” kelimesi bulunuyor. Ölümün sonsuzluğuna karşı, hayatın neşesine katılmak gerektiği anlatılıyor.</span></p>

<p><strong>Mars heykeli (Zeugma Mozaik Müzesi)</strong></p> <p><span>Yaklaşık 1.50 metre boyunda. MS 200. Zeugma Antik Kenti’nin koruyucusu, savaş ve barışı bir arada temsil eden bronz Mars heykeli, Zeugma Antik Kenti’nde 2000 yılında yapılan kazı çalışmaları sırasında bulundu. Miğferli savaşçı genç bir erkeği betimleyen heykelin ortadan ayrılan kıvırcık bukleler halindeki kabarık gür saçları alın ve yüzünü çevreleyerek ensesine yapışıyor. Göz bebeği gümüş ve altından yapılan Mars heykelinin yüzünde öfke ve kızgınlık hakim. </span></p>

<p><strong>Topkapı hançeri (Topkapı Sarayı Müzesi)</strong></p> <p><span>1747. İmparatorluk Hazinesi. Üzerinde çok değerli zümrüt ve elmasların yanı sıra Londra’da üretilmiş bir saatin bulunduğu bu hançer, Sultan I. Mahmud tarafından Nadir Şah’a hediye edilmek üzere yaptırılır. Ancak Şah’ın ölümü nedeniyle Topkapı Sarayı’nın hazinesine iade edilir. </span></p>

<p><strong>Amisos hazinesi (Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi)</strong></p> <p><span>1995 yılında yol genişletme çalışmaları sırasında, Amisos Antik Kenti’nde kayaya oyularak yapılmış mezar odasında bulunan eserler. Üzerlerindeki işlemecilik ve detayların çok iyi betimlendiği eserler, mezar odasında bir erkek, iki kadın bireyle birlikte gömülmüş olarak bulundu. Erkek bireyin başındaki taç vardı. Mezarda bulunan ince işlenmiş çok sayıda toprak, cam, metal ve mermer eserler MÖ 4. yüzyıla tarihleniyor.</span></p>

<p><strong>Teşup heykeli (Amasya Müzesi)</strong></p> <p><span>Amasya’da bir köylü tarafından bulunup başka birine bir paket sigara karşılığında satılmasının ardından polis tarafından ele geçirilip müzeye kaldırılan Hititler’in baş tanrısı Teşup heykelciği. 21 cm uzunluğunda ve yaklaşık 1,3 kilogram ağırlığındaki bronz döküm tekniğiyle yapılmış heykelciğin MÖ 1300’lü yıllara ait olduğu düşünülüyor.</span></p>

<p><strong>Büyük İskender büstü (İstanbul Arkeoloji Müzeleri)</strong></p> <p><span>Pergamon, Helenistik Dönem, MÖ. 2. Yüzyılın ilk yarısı. Baş, Pergamon’un aşağı agorasındaki kazılar sırasında bulundu ve oraya yukarı şehirdeki binaların birinden düşmüş olduğu düşünülüyor. Bazı arkeologlar, bu eserin Büyük Sunağın bir parçası olarak, Büyük İskender’e veya İskender tarzında yontulan bir tanrıya ya da kahramana ait olduğunu düşünüyor.</span></p>

<p><strong>Totem direği (Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p><span>Göbeklitepe’de bulunan totem direği. Direkte birbirinin üzerinde duran üç ana motif bulunuyor. En üstteki motif bir yırtıcı, muhtemelen bir ayı ya da büyük bir kedigili betimliyor. Başın ön kısmı o dönemde tahrip edilmiş ve kırılan yüzeyi ince bir kireçtaşı ile kaplanmış. Başın altında kısa boyun, kollar ve eller görünüyor. İnsan benzeri şekilleri dikkat çekici.</span></p>

<p class="has-medium-font-size"><strong>Gordion ahşap masa (Anadolu Medeniyetleri Müzesi)</strong>Büyük Tümülüs/MM Tümülüsü, Kakma işlemeli ahşap masa, Orta Frig Dönemi, yaklaşık MÖ 740. MM Tümülüsü, Midas Tümülüsü olarak bilinmesine rağmen, muhtemelen Midas’ın babası olan Gordias’a aittir. Mezar 1950’lerdeki kazılarda el değmemiş halde bulunduğunda, içinde çok sayıda ahşap eşya da ele geçirilmiştir. Burada gördüğünüz ahşap masa, Frig ahşap işçiliğinin önemli örneklerinden biri.</p> <p class="has-medium-font-size"></p>

<p><strong>Boğa biçimli tören kapları (Anadolu Medeniyetleri Müzesi)</strong></p> <p><span>Pişmiş toprak. Boğazköy. MÖ 16. yüzyıl. Boğa biçimli kaplar, Anadolu’nun özel törensel kap formlarındandır. Boğalar bir çift olup, sadece kuyruklarının baktığı yönle birbirlerinden ayrılırlar. Sırtlarındaki doldurma deliği ve akıtacaklı ağızları, sunu kabı olduklarını göstermektedir. Bu iki kült kabı, olasılıkla Fırtına Tanrısı Teşup’un boğaları Hurri ve Şerri’dir.</span></p>

<p><strong>Filozoflar mozaiği (Antalya Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p><span>Mozaiğin çevresindeki bordürde, dönemin ünlü filozofları, şairleri, yazarları, devlet adamları, hatipleri ve matematikçileri resmedilmiş. Burada; Solon, Thucydides, Lycurgos, Herodotos, Hesiodos ve Demosthenes’in portreleri bulunurken mozaiğin tam ortasında ise Homeros’un ismi geçiyor.</span></p>

<p class="has-medium-font-size"><strong>Avlanan Artemis Heykeli (Antalya Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p class="has-medium-font-size"><span>Perge Antik Kenti. MS 2. yüzyıl. Antik Yunan orijinalinin Roma Dönemi kopyası. Artemis, antik Yunan mitolojisinde doğanın tanrıçasıydı. Zeus ve Leto’nun kızı ve Apollon’un kardeşiydi</span></p>

<p><strong>Medusa Mozaiği (Bergama Müzesi)</strong></p> <p><span>Medusa Mozaiği. Roma Dönemi, MS 3. yüzyıl. İzmir. Pergamon Akropolü’ndeki bir mimari yapının tabanında bulundu. </span></p>

<p><strong><span> </span>Leopar kabartmaları (Anadolu Medeniyetleri Müzesi)</strong></p> <p><span>Sıva Üzeri Boya Benek. Çatalhöyük. MÖ 6. binyıl. Leoparların Çatalhöyük insanlarının yaşamında özel bir yeri ya da dinsel bir anlamı olmalıydı. Bu sıvalı leopar kabartmaları bir zamanlar bir Çatalhöyük evinin duvarını süslemekteydi. Leopar başının üzerindeki sıva ve boya katları, kabartmaların uzun yıllar Çatalhöyük evlerinde kullanıldığını düşündürüyor.</span></p>

<p><strong>Uluburun batığı (Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi)</strong></p> <p><span>Uluburun Batığı, 3.300 yıl önce Antalya’nın Kaş ilçesinin 8 kilometre açığında batmış olan bir ticaret gemisiydi. Tunç Çağı’na ait dünyanın en eski deniz ticaret gemisi batığı olduğu kabul edilen 15 metre uzunluğundaki bu gemi, 1982’de denizin yaklaşık 50 metre derinliğinde tesadüfen bulundu.  Dünyanın bilinen en eski batığı olma özelliğini taşıyor ve müzede batığın birebir replikası sergileniyor.</span></p>

<p><strong>Yılanlı sütuna ait baş (İstanbul Arkeoloji Müzeleri)</strong></p> <p><span>Sultanahmet meydanında Hipodrom’dan kalan, birbirine dolanmış üç piton yılanının tasvir edildiği bronzdan yapılmış bir Antik Yunan anıtının parçası. Günümüzde bu sütuna ait yılan kafalarından ikisi kayıp, üçüncüsü ise İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergileniyor.</span></p>

<p><strong>Polyksena Lahdi (Troya Müzesi)</strong></p> <p>Bilinen en erken kabartmalı lahit. Geç Arkaik dönem, MÖ 6. yüzyıl sonları. Kızöldün Tümülüsü, Biga, Çanakkale. Anadolu’da, bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı lahitlerin en erken örneği. 1994 yılında bir kaçak kazı ihbarı üzerine, Çanakkale Müzesi’nin Kızöldün Tümülüsü’nde yaptığı kurtarma kazıları sonucunda açığa çıkarıldı.</p> <p></p>

<div><strong>Puzur İştar / Mari Prensi Heykeli - İstanbul Arkeoloji Müzeleri</strong></div> <div> </div> <div>Dioritten yapılmış Puzur İştar Heykeli; Babil’de II. Nabukadnezar’ın saray müzesinde bulunmuştur. Babil’e, Yeni Babil Çağı’nda, Mari’den savaş ganimeti olarak getirildikleri düşünülmektedir. Puzur İştar heykelinin başı, Berlin Müzesi’ndeki aslının mulajıdır.</div>

<div><strong>Arsuz Stelleri - Hatay Arkeoloji Müzesi</strong></div> <div> </div> <div>Arsuz Stelleri 2007 yılında Hatay’ın Arsuz ilçesinin Uluçınar bölgesinde bir donanma üssü arazisi içinde bulunmuştur. Şu an Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Arsuz Stelleri içerdiği şahıs ve yer adları bakımından, bölgenin tarihine ve tarihi coğrafyasına ait çok ilginç bilgiler içermektedir.</div> <div> </div>

<div><strong>Göbeklitepe T Formlu Taşlar - Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi</strong></div> <div> </div> <div>2018 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine kaydedilen Göbeklitepe, bu büyüklükteki en eski anıt ve ilklerin ötesinde, birçok anlamda tarihin sıfır noktasını oluşturmaktadır. İnsanın avcı toplayıcı olarak yaşamını sürdürdüğü bir dönemde, ileri düzeyde mimarlık gerektiren tapınaklar inşa etmesi tüm dünyada şaşkınlık yaratmıştır. Tarih öncesi insanın inanç dünyasını yansıtan, animist figürlerle zenginleştirilmiş tapınaklar ve bu tapınaklarda bulunan dikili taşlar Göbeklitepe’yi arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri olmasını sağlamıştır.</div>