“Ve gök sıyrılıp açıldığında…”
(Tekvîr, 81/16)
Gök sıyrılacak…
Yani artık perde kalkacak.
Dekor inecek.
Ve sahne bitecek.
O mavi kubbe var ya…
Başını kaldırdığında huzur bulduğun, yıldızları izleyip iç geçirdiğin…
İşte o gök bir gün sıyrılacak!
Çünkü burası sonsuzluk sahnesi değil.
Bu sahne bir gün kapanacak.
Ve herkes sahne arkasına alınacak.
O gün medya susacak.
O gün algoritmalar işlemez olacak.
O gün reklam arası değil, hesap sırası başlayacak.
Dünya bir çadırdı, toplandı.
Gökyüzü bir tavan, açıldı.
İnsan bir yolcuydu, çağrıldı.
Ve her şey aslına rücu etti.
Ama o gün sen neredeydin?
Kimin safındaydın?
Kimi konuştun? Kime sustun?
Hangi davayı savundun, hangi kumpasta rol aldın?
Çünkü gök sıyrıldığında, bahaneye yer kalmaz.
Rol biter, hakikat kalır.
Ve herkesin gerçeği alnında okunur.
Birilerinin “göklere çıkardığı” adamlar…
O gün yerin dibine çekilir.
Birilerinin “ayağının altına aldığı” mazlumlar…
O gün arşa yükseltilir.
Çünkü o gün, tersine çevrilme günüdür.
Gök sıyrılır, maskeler düşer.
Ve artık yalnızca çıplak hakikat kalır.
Yol nereye?
Rol mü taşıyorsun, sorumluluk mu?
Perde açılmadan önce, sahneni temizle.
Zira gök sıyrıldığında, artık toparlanmak yok.
Fiemanillah.