Görünmeme korkusu

Abone Ol

Eskinin insanı görünmeyene talip olduğu için görünenin peşindeydi. Görünenin sırrına vakıf olduğunda, Allah’ın izniyle görünmeyenin sırrına da erebilecek, hakikatle hemhal olabilecekti. Rasulullah’ın (sas) “Bana eşyanın hakikatini göster” duası bize bu yönden bırakılmış bir sünnetti. Bugünün insanı görünenin de görünmeyenin de peşinde değil, “görünmenin” peşinde. Teknoloji çağı 21. yüzyıl bize topyekûn yakalandığımız bir hastalık hediye etti: “Görünmeme korkusu.”

Görünenin, sonra da görünmeyenin peşine düşen insanlarda “benlik” duygusu yoktu, amaçlarında benliklerinin menfaati görülmüyordu. Görünme peşine düşen insanlarda ise amaç “benliğe” hizmet etmek. Teknoloji bunu sağladı.

İnsanlar neden görünmek istiyor? Şöhret sahibi olmak, para kazanmak, para ve şöhret sahibi olurlarsa istedikleri her şeye sahip olabileceklerini/istedikleri her şeyi yapabileceklerini düşünüyor olmaları neden olarak sayılabilir. Ancak tek nedenin bu olduğunu düşünmüyorum. Herkes kendisini bilir. İstese de içten içe asla özendiği ünlüler gibi olamayacağını bilir çoğu insan. Asıl amaç benliği okşamak, içten içe dürtükleyen kibir arzusunu bu şekilde tatmin etmek. Öyle bir hal aldı ki bu durum, sosyal medyada veya kısa videoların yüklendiği saçma sapan uygulamalarda herkesin videosunu görüyoruz: Yaşlı teyzelerin, amcaların, aşçıların, ilkokul bebelerinin, esnafın, toplumu oluşturan her türden insanın kısaca. Herkes kendisiyle ilgili video çekip atıyor. Birilerinin görmesini istiyor çünkü. İçeriğe göre bir alanda birileri tarafından başarılı olarak görülmek istiyor. Örneğin komik olduğunu duymak istiyor. Çapına göre o da iyi bir komedyen aslında ama imkânı yok, bunu az sayıda da olsa duysa içi rahatlayacak. Ya da sosyal medyayı ele alalım. Binlerce takipçisinin olması çok önemli. Eğer olursa o artık başarılı bir insan. Az değil binlerce insan takip ediyor, demek ki önemli biri. Ve bunun için yapmayacağı şey yok. Toplumun hassas damarlarını rahatsız edebilir mesela, linç yer ve görülür, görüldüğü takdirde elbette onunla aynı düşünen insanlar da görür ve takipçisi artar. İslam’a hakaret edebilir, namusa hakaret edebilir, ahlak değerleriyle alay edebilir. Önemli olan takipçisinin olması. Olmayabilir de. Hakaret olarak bile gerçekleşse, binlerce insanın gündemini oluşturması kibrine oyalayıcı bir koz. Yeter. Bedenini teşhir edebilir.

Özellikle genç yaşta, ergenlikte sahip olunan çoğu fikir, yapılan eylem; beş, on sene sonra bizzat sahibine saçma gelir. Bu değişmez bir gerçektir. Çünkü zamanla öğrenilen bilgiler artar, yaşanılanlar tecrübe katar, insanın ufku o istemese de büyür, değişir. O yüzden takipçi gazına gelinerek gerçekleştirilen davranışlar, ileride utanmanıza sebep olabilir. Seneler seneler sonra çocuğunuzun görmesiyle bile yaşayabilirsiniz bu utancı. Yetişkinler için ise şunu diyebilirim: Elbette büyüğüm olduğunuz için tavsiye vermek haddim değil. Ancak görünmek arzusuyla yaptığınız davranışlar size yapay bir keyif veriyor, yapay bir görüntü kazanıyorsunuz. Siz olmuyorsunuz, siz on saniyelik bir video oluyorsunuz, gülünüp geçiliyor, izleyenler bile beş video sonra sizi hatırlamıyor. Büründüğünüz yapay görüntüyle bir görünüm kazansanız da asıl hüviyetiniz, ruhunuz, özünüz, kimliğiniz her seferinde daha da görünmez oluyor. Yok olmakla yüz yüzesiniz. Ve en önemlisi, görünme arzusuyla asıl göreni, gözeteni unutuyorsunuz. Unutmayın. Çünkü O, unutmuyor.