Kuantum mekaniği, son 100 yılda lazerlerden MR cihazlarına, LED ışıklardan bilgisayarlara kadar birçok teknolojinin temelini oluşturdu. Ancak bu güçlü matematiksel modelin arkasında fiziksel gerçeklikte neler olup bittiğini kimse kesin olarak bilmiyor.
KUANTUM GERÇEKLİĞİNİN İÇİNDEKİ BÖLÜNME
Nature dergisinin 1.100’den fazla fizikçiyle gerçekleştirdiği anket, bilim insanlarının kuantum teorisinin ne anlama geldiği konusunda ciddi şekilde bölünmüş olduğunu gösterdi.
%36’sı, en yaygın görüş olan Kopenhag yorumunu destekliyor.
%15’i ise çoklu evren (many worlds) yorumunu benimsiyor.
%24’ü kendi yorumlarının doğru olduğundan emin.
%75’i bir gün kuantum fiziğinin yerini daha kapsayıcı bir teorinin alacağına inanıyor.
GÖZLEMLE VAR OLAN DÜNYA: KOPENHAG YORUMU
1920'lerde Werner Heisenberg ve Niels Bohr tarafından geliştirilen bu yoruma göre, bir kuantum parçacığı, ancak gözlemlendiğinde belirli bir duruma geçiyor. Yani parçacık ölçülene kadar tüm olasılıkları aynı anda taşıyor. Bu düşünceyi en iyi anlatan örnek, Schrödinger'in kutudaki kedisi: Gözlemlenene kadar hem canlı hem ölü.
ALTERNATİF EVRENLER MÜMKÜN MÜ?
“Çoklu evrenler” yorumuna göre ise ölçüm yapıldığında evren, her olasılığın gerçekleştiği paralel dünyalara ayrılıyor. ABD’li teorik fizikçi Sean Carroll, bu yorumun sezgilerimize ters gelse de gerçekliğin temelleriyle uyumlu olduğunu savunuyor.
KUANTUM VE KLASİK DÜNYALAR ARASINDA SINIR VAR MI?
Ankete katılan fizikçilerin %45’i kuantum ile klasik fizik arasında bir sınır olduğunu düşünüyor. Aynı oranda fizikçi ise böyle bir sınır olmadığını savunuyor. Bu da kuantum fiziğinin temelindeki belirsizliğin sadece parçacıklara değil, yorumlara da yansıdığını gösteriyor.
ÖNÜMÜZDEKİ YÜZYIL NE GETİRECEK?
Fizikçilerin büyük çoğunluğu, şu anki kuantum teorisinin ileride yerini daha derin ve kapsayıcı bir kurama bırakacağına inanıyor. Kuantumun henüz tam olarak anlaşılmamış olması, bilimin gelişen doğasını ve keşfedilecek çok şey olduğunu ortaya koyuyor.