HADİ BUYRUN! TRT CANLI YAYINLASIN YOKSA SİZ Mİ KORKUYORSUNUZ?

Abone Ol

CHP hep aynı nakaratı tekrarlıyor:
“İmamoğlu yargılamaları TRT’den canlı yayınlansın.”

Peki o zaman…
Buyurun, hodri meydan!

Yasayı değiştirelim.
Engeli kaldıralım.
TRT başta olmak üzere tüm kanallar duruşmayı baştan sona canlı versin.

Ama bir dakika…
Şimdi sıkı durun:
Buna en çok itiraz edecek olanlar yine CHP olacak.

Çünkü bugüne kadar ne zaman “şeffaflık” dendi, hep başkalarından istedi onlar.
Kendi söz konusu olduğunda,
kendi yolsuzluk iddiaları,
kendi rüşvet ağları,
kendi rant çarkları gündeme geldiğinde
işin rengi hep değişti.

Şimdi de aynısı yaşanacak:
Bu kadar hırsızlık,
bu kadar yolsuzluk,
bu kadar örgütlü talan iddiası ortadayken
CHP’nin gerçekten TRT’den canlı yayın isteme ihtimali var mı?

Asla.
Çünkü kameralar yalanı affetmez.

Bir düşünün:
Raffles’ın bantlanan kameralarını mı,
jammersız toplantı yapamayan belediyecileri mi,
otellerdeki karanlık görüşmeleri mi,
kasalara aktığı iddia edilen paraları mı anlatacaklar canlı yayında?

Millet hepsini çıplak gözle görsün diye gerçekten meydanı TRT’ye bırakırlar mı?

Mümkün değil.

Ama yine de tekliflerimiz nettir:

— Yasayı değiştirelim.
— Kamera yasağını kaldıralım.
— TRT salonu 7/24 versin.
— Millet hakikatin çıplak hâlini izlesin.

Varsa cesaretiniz, elinizi taşın altına koyun.
Biz hazırız.

Ama biliyoruz:
Son ana kadar “canlı yayın istiyoruz” diye bağıracak,
son saniyede de “teknik nedenlerle uygun görmedik” diyerek geri kaçacaklar.

Çünkü bir kez daha söylüyoruz:
Gerçeklerden en çok korkan, gerçeğin ortaya çıkmasını istemez.

TRT yayına hazır.
Millet izlemeye hazır.
Peki CHP hazır mı?

Hiç sanmıyoruz.

//////////
CHP’DE İSYAN MEKTUBU

BU ÇIĞLIK İMAMOĞLU DÜZENİNE!

Dün gece CHP’de patlayan mektup, sıradan bir uyarı değil; partiyi İmamoğlu’nun etrafında kurulan küçük ama hırslı bir zümrenin teslimiyetinden kurtarma çığlığıdır.
10 vekil imza attı diye küçümseyenler olacak…
Ama unutmasınlar: Partiler çürüme ihtimali doğunca önce en cesurlar konuşur.

Bu vekiller ne dedi mektupta?

Çok net:
— Rüşvet iddiaları var, gereğini yapın.
— Kimse koltuğu var diye dokunulmaz olamaz.
— Tutuklu belediye başkanlarının partiyi kirletmesine izin vermeyin.
— Parti “kişilere” değil, ilkelere bağlı olsun.

Bu taleplerin hangisi yanlış?
Hiçbiri.
Tam tersine, bugün CHP’yi içten içe çürüten ne varsa hepsinin üzerine gidiyorlar.

Peki bu çıkış kime dokundu?
İmamoğlu’nun etrafına kümelenmiş, belediyeleri arka bahçe gibi kullanan, partiyi kendi ikbal projelerine dönüştürmeye çalışan o dar kadroya.
Şimdi panik içindeler.
Çünkü yıllardır partide kurdukları gölge iktidar ilk kez bu kadar çıplak biçimde karşılarına dikildi.

Bana sorarsanız, mektubu imzalayan vekiller CHP içinde kalan son “vicdan damarını” temsil ediyor.
Bugün onları hedefe koyacaklar, yaftalayacaklar, tehdit edecekler, linç edecekler.
Ama gerçek değişmiyor:

CHP, İmamoğlu düzeninin yarattığı karanlıktan bu cesur çıkışlarla kurtulabilir.

Bugün kimse konuşmazsa, yarın konuşacak kimse kalmayacak.
Partiyi rüşvet iddialarıyla, tutuklu başkanlarla, şaibeli kadrolarla, belediye rant ağlarıyla yöneten zihniyet “yeni CHP” diye pazarlanıyor.
Ama ortada yeni hiçbir şey yok:
Eski vesayet, yeni yüzler.

Bu mektup, CHP’nin kendi içindeki çürümenin resmidir.
Ve imzacı vekiller, belki farkında değiller, ama tarihe geçecekler:
İlk defa birileri İmamoğlu’nun dokunulmazlık zırhını deldi.

Bu yazıyı okuyan İmamoğlu cephesi alınsın, rahatsız olsun, hop oturup hop kalksın…
Çünkü doğruyu söylemek bazılarında her zaman alerji yapar.

Ve son söz:
CHP ya bu çığlığı duyacak ve kendini kurtaracak…
Ya da bir belediye kulübüne dönüşüp tarihe gömülecek.
//////
DÜŞMAN UYUMAZ
UYUYANI DA AFFETMEZ

15 Temmuz’un üzerinden yıllar geçti ama daha dün, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıkladığı tablo şunu söylüyor:
Hâlâ ordunun içinde FETÖ’cü subaylar, astsubaylar, kamu görevlileri var.

Yani!..
Yıllar geçmiş, davalar bitmiş, OHAL kalkmış ama FETÖ hâlâ TSK’nın içinde saklanacak delik bulabiliyor.
Kontörlü hatlardan emir alan albaylar, yüzbaşılar, astsubaylar, öğretmen kılığında kripto elemanlar…

Bu tabloya rağmen hâlâ “FETÖ bitti”, “Artık operasyon yapılmasın” diyenlere söyleyecek tek söz var:
Bu milletin hafızasıyla dalga geçmeyin.

15 Temmuz’da tankların önüne yatan bu insanlara yapılan ihanetin hesabı daha tam sorulmamışken,
“Artık yeter” diye fısıldayan herkes, bilsin ki farkında olmadan o yapının değirmenine su taşıyor.

Devlet bugün hâlâ operasyon yapıyorsa,
demek ki hâlâ temizlenmesi gereken bir pislik var.
Ve bu pislik süpürgeyle değil, çelik fırçayla kazınarak çıkar.

Kusura bakmayın ama:
Bunca zaman geçmesine rağmen orduda FETÖ’cü kalmış olmasını “ihmal” diye açıklayacak bir merhamet yok artık.
Bu resmen bir zafiyet, bir körlük, bir gaflet göstergesidir.

Kimimizi rahatsız edebilir ama gerçek budur:
Bu örgüt uyumaz; çöker, saklanır, bekler, uygun anı kollayıp saldırır.
O yüzden bu saatten sonra tek bir kişi bile kalsa,
devlet aynı kararlılıkla üstüne gitmek zorundadır.

Bu millete bir daha ihanet yaşatılamaz.
Bu ülke bir daha sabahlara kadar darbe direnişi yapmak zorunda bırakılamaz.
Ve kimse kusura bakmasın:

Rehavete kapılan yanılır,
gereğini yapmayan bedel öder,
görmezden gelen tarihin çöplüğünde yerini alır.

Düşman uyumaz.
Biz de uyumayacağız.