Bu çağın en temiz kahramanlarından olan Filistinli gençler, Mescid-i Aksa’nın kapısında yollarını kesmiş şımarık İsrailliler’e “Hayber Hayber ya Yehud, Ceyşu Muhammed Sevfe Ye’ud” diye haykırıyorlardı. Yani, “Hayber’i hatırlayın Hayber’i ey Yahudiler! Muhammed’in (sav) ordusu geri dönecek!” diyorlardı. Sorun şuydu ki: Yahudiler Hayber’i hiç unutmamışlardı. Hayber’i unutan bizlerdik…
Resûl-i Ekrem Efendimiz’le olan anlaşmalarını bozmaları sebebiyle Medine’den sürgün edilen Yahudiler, Medine’nin kuzeybatısında Şam yolu üzerine denk gelen Hayber’e yerleşmişler, bölgeyi kendilerine merkez yapmışlardı.
Yahudiler, Mekke müşriklerini ayaklandırıp Medine üzerine yürütüp başlattıkları Hendek Savaşı’nda yenilmişlerdi. Hendek Savaşı’ndan sonra da Resûl-i Ekrem Efendimiz’e iftira ediyorlar; Müslümanlar hakkında kara propaganda yapmaya devam ediyorlardı.
Mekke’ye gidip müşriklerle gizli gizli anlaşmışlar, müşrikleri saflarına çekmişlerdi. Peygamberimiz (sav) Mekke’ye giderse Hayberliler de Medine’ye baskın yapacaklar; eğer Hayber’e giderse, Kureyş müşrikleri Medine’ye baskın yapacaklardı. Ancak bu plan Hudeybiye Antlaşması’yla bozulmuştu.
Hicret’in 7. senesinde (Miladi 628) Muharrem ayı sonlarına doğru, Hayber Gazâsı’na çıkmaya karar veren Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashabına hazırlanmalarını emretti. Hicaz’ın zengin şehri olan Hayber’de elde edilecek ganimeti düşünen bazı kimseler, “Hayber’e biz de sizinle gidelim.” dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle emretti:
“Allah(cc) yolunda, İ’la-yı Kelimetullah uğrunda bihakkın cihad edecek olanlar hazırlansın! Bunların dışında hiç kimse bizimle birlikte gidemeyecektir. Onlara ganimetten de bir şey verilmeyecektir.” Tabakât, 2:106
Resûl-i Ekrem Efendimiz ordusuyla Reci’den bir gece vakti Hayber önlerine vardı. Gece baskında bulunmak âdeti olmadığından sabahı bekledi. Hayber önlerine varınca şöyle duâ etti:
“Ey göklerin ve gölgelediklerinin Rabbi olan Allah! Ey yerlerin ve üstündekilerin Rabbi olan Allah! Ey şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi olan Allah! Ey rüzgârların ve savurduklarının Rabbi olan Allah! Biz, Senden şu şehrin hayrını ve iyiliğini, halkının hayrını ve iyiliğini, bu şehirde bulunan her şeyin hayrını ve iyiliğini dileriz. Onun şerrinden, halkının şerrinden, içinde bulunan her şeyin şerrinden Sana sığınırız!” Sîre, 3:343; Zâdü’l-Mead, 2:148.
Hazreti Ali Kerremallahü Veche, elinde Hz. Resûlullah’ın (sav) ona verdiği beyaz sancağı ile en önde ilerleyip sancağı Hayber kalelerinden biri olan Natat Kalesi’nin dibine dikti.
Hayber Yahudileri’nin en cesuru diye ünlenmiş Yahudi Merhab askerleriyle birlikte kaleden çıktı. İki kat zırhı, iki kat sarılmış büyük sarığı ve iki kılıcıyla Hazreti Ali’nin (ra) karşısına dikildi. “Ben, kükreyip geldikleri zaman çoğu kere aslanları bile kılıçla, mızrakla yere seren adamımdır.” diye bağırıp övünüyordu.
Cesaret kahramanı Hz. Ali (ra), duyduklarına aldırış etmeden şöyle söyledi:
“Ben de annemin bana Haydar (arslan) adını taktığı adamım. Cesarette, ormanlardaki en heybetli arslanlar gibiyimdir. Sizi yaşatmayacak, yere sereceğim.”
Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Hazreti Ali (ra) elindeki mübarek Zülfikârla, Merhab’ın cesedini yere serdi.
Hayber Savaşı’nın başlayacağı günlerde Yahudiler tarihin gördüğü en büyük böbürlenme içindeydiler. Müşrikler de Yahudiler’in ne kadar güçlü olduğundan söz ediyorlardı.
Yahudiler sayılarıyla, silahlarıyla, ittifaklarıyla ve kaleleriyle övünüyorlardı. Ancak Hayber Muhasarası sadece 10 gün sürdü. 10 gün sonra kalelerinin birer birer düştüğünü gören Yahudiler,
çaresiz kalıp teslim oldu…
Siyonistler’in gözlerini kaplamış hayvani nefretleri, kalplerini karartmış şeytani intikam şehvetleri ve eski katillerini de arkalarına alarak gösterdikleri bütün o barbarlıkları aslında Müslümanlar’dan Hayber’in intikamını almak için. “Müslüman” denildiğinde korkudan kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarptığı için dudakları moraran o korkak Tel Aviv gettosunun askerleri, Hayber’i hatırladıkları için tir tir titriyorlar. Onlar Hayber’i hatırlıyor, Hayber’i unutan bizleriz. Tarihi silinip, psikolojik sağlığı bozulan bizleriz. Kim olduğunu, kimin askeri olduğunu ve sadece ayağa kalkarak neler yapabileceğimizi unutan bizleriz. Hayber’i hatırla Müslüman, Hayber’i önce sen hatırla…