HDP için şiddet, oksijenden farksız!..

Abone Ol

Şiddet dilinden başka bir diyalog yöntemi bilmeyen HDP, zücaciyeci dükkânına girmiş fil misali, ne yana dönse ortalığı toza dumana katıyor.

Eş başkanlarından birisi (artık Selahattin olmayanı), Kobané hadiselerinde hangi dili bildiğini ve hangi dilden anladığını açıkça göstermişti hatırlarsınız.

Kürt çocuklarının kafasını taşla ezip öldüren canavarlara; “Dökülün sokaklara, yakın, yıkın!” emrini o vermişti malum.

Zaten o günden sonra güvercin görünümlü (yoksa serçe mi demeliydim?) bir şahin olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştı.

En son, HDP binalarına yapılan alçakça bombalama eylemlerini AK Partiye yıkmaya çalışarak, hatırı sayılır büyülükte bir çam devirmişti.

Bunu yaparken de şiddeti şiddetle kınıyordu. (!)

Şiddetten başka bir dil bilmeyen bir özne için ‘çelişki’ ifadesi hayli masum kalır doğrusu.

AK Partinin seçim araçlarını taşlayan, kırsalda ev ev gezerek çetele çıkaran ve ‘AK Partiye oy vermeleri halinde başlarına gelecek olana şimdiden razı olmalarını’ söyleyen, açık seçik tehdidi, adam kaçırmayı ve astıkları pankart ve afişlerde kanı, şiddeti alenen bir tehdit unsuru olarak dayatmaktan zerre kadar çekinmeyen bir yapı için, naylon güvercin pozu, çelişki olmanın ötesinde, trajikomik…

HDP binalarına yönelik menfur saldırıların ardından muhalefetin, ilginç bir dayanışma içerisine girerek, olayların sorumluluğunu AK Partiye yıkma çabası, kendi ellerinde patlayan bir bombaya dönüştü.

Akılları sıra bu vesile ile bir mağduriyet oluşturacak ve AK Parti’yi zor duruma düşürecek bir argüman üreteceklerdi.

Herkesi kendileri gibi sanmalarından olsa gerek, bunu pervasızca dillendirmekten çekinmediler.

Peki, ne oldu?

Saldırgan sol bir örgüte (DHKP-C) mensup birisi çıktı.

Kendisi de (marjinal), sol bir parti olan HDP, şiddeti yöntem olarak benimsemiş malum örgütten gram farklı değil elbette.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu durumu astıkları afiş ve pankartlarla hiç sıkılmadan göstermekten de imtina etmiyorlar.

Açık söylemek gerekirse, Sayın Başbakan’ın Sinop mitinginde gözler önüne serdiği bu duruma dair benim başka kuşkularım da var.

“Bir berber, bir berbere, bre berber birader, gel beraber bir berber dükkânı açalım demiş” tekerlemesine benzeyen bir durumdan söz etmek mümkün bence…

Söz gelimi; “Bir taşeron sol örgüt, bir taşeron sol örgüte, gel beraber baraj için bir eylem yapalım”  demiş olabilir mesela.

Masum insanları katletmesiyle meşhur bu örgütün; “HDP dışında bir partinin girmesi tehlikeli ve yasaktır!” gibi tehdidin dik alası bir ifade ile halka aba altından sopa gösteren sözde siyasi örgütle danışıklı dövüş içerisine girdiklerinden kuşku duymamızı anlamlı kılacak o kadar önemli gelişmeler var ki, anlatmakla tükenmez…

Açıkçası ben, HDP binalarına saldırının zahiri suçlusu DHKP-C olmasına rağmen, mezkûrörgütten bu menfur eylemi yapmasını HDP’nin bizzat kendisinin talep etmiş olabileceğini düşünüyorum.

Birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki!..