İslamcılık; bugün ve daima…

Abone Ol

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince mecburen diğer düğmeler de yanlış iliklenmek zorunda kalıyor. Bu kadim kaide her konuda geçerli olduğu gibi son günlerdeki İslamcılık tartışmalarında da hükmünü sürdürüyor. Yanlış iliklenen ilk düğme; “İslamcılık öldü, zira İslamcılar devlete yamandılar, muhalefet etme görevini ifa etmekten geri durdular…”

İlk düğme bu şekilde bir muameleye tabi tutulunca diğer düğmelerin durumunun pek kıymet-i harbiyesi kalmıyor. Teşbihte hata olmaz derler; yukarıda örnek olarak verdiğim önerme bir takımın şampiyon olmasının ardından o takımı şampiyon yapan futbolcuların işinin bittiğini söyleyip takımdan kovmak gibi bir durum… Takımın şampiyon olması, futbolcuların değerini düşürmez, aksine değerine değer katar ki İslamcılar için mücadele hiç bitmez. Bugün iktidar olmak, yarın muhalefete yer almak, bugün el üstünden tutulmak, yarın ayaklar altına alınmak, bugün gözde olmak, yarın unutulmak bir kader içerisinde yaşanacak sınavlardan sadece bir kaçıdır.

İslamcılığın modern anlamda kurucu babası Cemalettin Afgani, yola çıkarken heybesinde sadece hayalleri, emelleri, idealleri, heyecanı ve imanı vardı. Bir baştan bir başa işgale uğramış, tarumar edilmiş İslam coğrafyası için ne yapabilirimin derdine düşmüştü. O, başkentler arasında mekik dokurken, birileri “salla başı al maaşı” havasında yaşıyordu hayatı. O ümmeti ayağa kaldırmanın derdine düşmüşken, birileri “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” idealini ayakta tutuyordu. Afgani’nin çektiği besmelenin devamı bereketiyle geldi. İslam dört duvar arasına sıkışmamalı, hayata nizam vermeli, yönetime tabi olmalı, diyenler bir bir ayağa kalktılar, sözlerini söylediler ve ümmet de onları hiç yalnız bırakmadı.

Nehri geçerken avuç avuç su içenler ile nehre yüz vermeyenleri aynı kefeye koyamayız. Bugün iktidarda biz varız deyip makam mevki sarhoşluğuyla yalpalayanlar ile yollarına aynı kararlılıkla devam edenleri, iktidar nimeti içinde yüzmenin keyfini yaşayanlar ile iktidarı ümmet için “kullanmanın” yollarını arayanları aynı potada eritemeyiz. İslamcılık, üç beş kişinin durumuna bakarak hakkında karar verilecek yeni yetme bir ideoloji değildir.

Kendi “paralel” emellerinin önüne taş koyuyor diyerek bugün İslamcılığa topyekun savaş açanların niyetini çok iyi biliyoruz. Mısır’da darbe olunca “Mursi devrildi sıra Erdoğan’da” diyen de, “Filistin davası siyasi bir davadır ve dinimizi zehirlemektedir” diyen de, “Mavi Marmara için otoriteden izin alınmalıydı” diyen de aynı hastalıklı kafanın ürünüdür. Ve bu kafa, İslamcılıktan da İslamcılardan da hiç hazzetmez. Kemalistlerle, PKK ile, ABD, İsrail ve İran ile can ciğer kuzu sarması olurlar, ancak İslamcılar demirden leblebidir onlar için. Hasbelkader kendilerine tabi olanları ise, ehlileştirip eski davalarını bitirmek için kullanmayı da çok iyi bilirler.

Ümmet diye bir derdi olmayan bu cenahın, yok olması için çaba sarf ettiği İslamcılık, ümmetin kurtuluşu için tek çıkar yoldur. Türlü kumpaslarla ilerleyişi durdurulsa da ölmez bir davadır İslamcılık, bugün ve daima inşallah…