İstikrar Sürsün Türkiye Büyüsün

Abone Ol

Geçen seçimlerin ana sloganlarından birisiydi, “İstikrar Sürsün Türkiye Büyüsün” ifadesi. Bu seçimlerde bu slogan kullanılmıyor. Seçmenin bu mesajı algılamadığı, benimsemediği, tutmadığı düşünülmüş olabilir. Başkaca şeyler de düşünülmüş olabilir. Oysa iktisat ve yönetim bilimcilere kalırsa, istikrar ile ekonomik büyüme arasında kuvvetlice bir ilişki mevcuttur. Bence halk irfanında da bu konudaki hüküm aynıdır. Üretmenin, inşa etmenin üç temel unsuru irade(istikrar), çaba(gayret) ve ehliyettir(bilgi, beceri). Merhum Akif’in bu husustaki ifadelerine bayılırım.

“Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir

Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.

Sade sen gösteriver ‘işte budur kubbe’ diye

iki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.

Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman

Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.”

Halk bu dünyada huzur ve refah ister. Yöneticiler ise güç ve iktidar. Halkın istediği huzur ve refah maalesef güçsüz verilemez. Gücü olan ise halka huzur ve refah sağlayamazsa gücünü devam ettiremez. Yani burada birbirinden türeyen içteş bir ilişki söz konusudur. Peki, bu denklem bu seçim sürecinde işlememekte midir? Seçmen bu seçimde ne istiyor ola ki?

Dün gece sağ ve milliyetçi kişisel tarihe ve bilince sahip bir grup orta yaş üstü abilerle sohbetimiz oldu. 60 yaşlarında bir abimiz hayatı boyunca hep MHP’ye oy verdiğini; ancak bu kez AK Parti’ye oy vereceğini söyledi. Gerekçesini sordum. “AKP ile farklı görüşte olabiliriz; ama adamların yaptıklarını inkâr etmek haksızlık olur. AK Parti’ye şu an yapılan haksızlık” diye ifade etti. Ayrıca Devlet Bahçeli’nin tavırlarını da vatanseverlikle bağdaştırılamıyor. “Hanemde 14 oy, bu sefer hepsi AK Parti’nin” gibi güçlü bir söylemle de bu tavrını teyit etti.

Bu tavır benim için şaşırtıcı değil. 40 yaş üstü kuşakta, siyasal tavırda sorumluluk ve vefa belirleyici bir unsur. Ancak genç seçmenin üretme, inşa etme, emek harç etme konusunda tavrı eski kuşakla aynı değil. Genç seçmen dediğimiz kitlenin önemli bir kısmı 2.000 TL’lik cep telefonu için 3 ay çalışıp telefonun aldığı gün işi bırakabilen bir kitle. Dün yok, yarın yok, emek yok, gaye yok. Neden? İstikbal kurmak, ev almak, kariyer yapmak, gibi gailelerle gece gündüz çalışan ebeveynlerince, televizyona, eciş bücüş çizgi filmlere, sokağa, okullara, Twitir’a, Facebook’a terk edildiler de ondan.

Sebepler çoğaltılabilir, ballandırılır, dallandırılır. Ancak gerçek şu ki, ister adını seçmen, ister tüketici, isterse başka bir şey koyun, partilerin de şirketlerin de hedef kitlesi olan insanlar yek pare bir kitle değildir. Günümüzde sosyo-ekonomik sınıflandırmalar da, demografik tasnif de bu kitleleri anlamak ve onlar için eylem/söylem üretmek için yeterli değildir. Bugün ayrıca var olan şey zihniyet ve duygu dalgalanmasıdır. Seçmeni daha iyi anlamanın yolu, bir duygu haritasını okumaktan geçiyor artık. Aşılayamadığımız duyguların aşılamaz duvarlarına bunun için tosluyoruz. İktidar olmak biraz da duygu üretmek değil midir?