Kendine Bakmak, Kendini Düzeltmek Değildir

Abone Ol

Kişisel bakım çoğu zaman “daha iyi görünmek” üzerinden tanımlanır. Daha pürüzsüz bir cilt, daha genç bir yüz, daha fit bir beden… Bu söylem ilk bakışta masum görünse de, insanı sürekli eksik hissettiren bir yere sürükler. Çünkü hedef hep biraz daha ileridedir ve hiçbir zaman tam anlamıyla yakalanamaz.

Oysa kendine bakmak, kendini onarmaya çalışmak değildir. Kendini olduğu hâliyle kabul edebilme çabasıdır. Sürekli düzeltilecek bir şey arayan insan, kendisiyle barışamaz. Aynaya her baktığında bir kusur bulur, her bakım rutininde bir memnuniyetsizlik taşır. Bu da bakımı iyileştirici değil, yıpratıcı bir sürece dönüştürür.

Bakım, şefkatle başlar. Kendine kızmadan, acele etmeden, başkalarıyla kıyaslamadan… İnsanın kendi bedenine bir proje gibi değil, bir yol arkadaşı gibi yaklaşması gerekir. Çünkü beden, hayatın yükünü taşıyan yerdir; kusur listesi tutulacak bir alan değil.

Cilt, ruhun aynasıdır. İçeride fırtına varsa, dışarıda sakinlik zor görünür. Stres, bastırılmış duygular, yorgunluk; en pahalı ürünlerden bile daha güçlü izler bırakır. Bu yüzden gerçek bakım, sadece sürülenlerde değil; nasıl yaşandığında saklıdır.

Gerçek bakım, bedenle barışmaktan geçer. Kendini değiştirmeye çalışmadan, kendini dinlemeyi öğrenmekten… İnsan kendisiyle kavga etmeyi bıraktığında, yüzüne de hayatına da başka bir yumuşaklık yerleşir. Çünkü huzur, en kalıcı güzelliktir.