Bu ülke kritik bir eşikte. Terörün kökünü kazımaya ramak kalmışken, MHP Lideri Devlet Bahçeli devlet aklının en net cümlesini kurdu:
“Gerekirse üç arkadaşımı alır İmralı’ya giderim. Muhatabımın gözünün içine baka baka söylerim.”
Bu bir çağrı değil, devlet beyanıdır.
Çünkü mesele çok basittir:
- Terörsüz Türkiye mümkündür.
- Bu millet, bir daha evlat acısı yaşamak zorunda değildir.
- Barış ve huzurdan korkanlar, terörden beslenenlerdir.
Bahçeli’nin sorduğu soru, bu topraklarda herkesin yüzüne çarpılmış en net sorudur:
“Terörsüz Türkiye hedefinin neresi kötüdür? Huzur neden uykularınızı kaçırıyor?”
Artık kimse suyu bulandıramayacak.
Gizli masa yok.
Taviz yok.
Diz çöken Türkiye çok geride kaldı.
Bugün devlet şunu söylüyor:
Varsa bir muhatap, millet adına konuşacak cesaret bizde var.
Bu çıkış bir yol haritasıdır:
- Terör bitecek.
- Türkiye huzura kavuşacak.
- Bu topraklara göz dikenin eli kırılacak.
Milletin cevabı nettir:
Git de bu işi bitir!
Bu bir siyasi cümle değil,
Yeni Türkiye’nin iradesidir.
////
CUMHUR İTTİFAKI İLK GÜNKÜ KADAR GÜÇLÜ
Türkiye’de aylardır sürdürülen en sistemli propaganda, Cumhur İttifakı’nın dağılması beklentisidir. Bu kampanyanın iç ve dış kaynakları bellidir: Türkiye’yi yeniden yönlendirilebilir, zayıflatılabilir, savunma sanayisinde dışa bağımlı ve bölgesel iddiası kırılmış bir ülkeye döndürmek isteyenler…
Cumhur İttifakı ise günübirlik bir seçim ortaklığı değil, Türkiye’nin jeopolitik varlığını ayakta tutan stratejik bir omurgadır. Fırat Kalkanı’ndan Zeytin Dalı ve Pençe-Kilit’e, Karabağ’dan Mavi Vatan’a, Tahıl Koridoru’ndan SİHA devrimine kadar bu devlet aklının izi vardır. Bu ittifakı çözmek isteyenler de bunu bildikleri için pes etmiyorlar.
Bugün “dağılacak” umudunu yaymaya çalışan çevreler, Türkiye’nin yeniden dış müdahalelere açık, finans operasyonlarına bağımlı, sınır ötesi tehditlere savunmasız bir ülke hâline gelmesini istiyorlar. Çünkü Cumhur İttifakı dağıldığında, terör koridoru yeniden nefes alır, savunma sanayi atılımları durdurulmaya çalışılır, enerji bağımsızlığı projeleri hedef alınır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin kurduğu bu stratejik birlikteliğin kıymeti, sadece bugünün siyasal tablosuyla sınırlı değildir. Dünyanın kontrolsüz bir döneme sürüklendiği, ekonomik ve teknolojik savaşların arttığı, büyük güçlerin sınırları yeniden çizdiği bir çağda Türkiye, ancak güçlü bir devlet aklıyla yol alabilir.
Bu nedenle Cumhur İttifakı, bir pazarlık masası değil, bir Türkiye Yüzyılı kararıdır. Bu ittifak çökerse, yalnızca bir hükümet değil, bir devlet modeli hedef alınmış olur.
Yıkılmasını bekleyenlere verilecek en kesin cevap şudur:
Bu ittifakın ömrü, seçim takvimine göre değil, Türkiye’nin beka takvimine göre işlemektedir. Dayanağı sandık kadar millettir; tarih kadar gerçektir.
Ve bu millet, çok iyi bilir:
Devlet aklı gerektiğinde susar, gerektiğinde birleşir, fakat asla teslim olmaz.
//////
BİLİM DİYE ZEHİR PAZARLAMAK
Türkiye’de ekranları ve sosyal medyayı dolduran sözde bilimsel iddialar artık masum bir “yanlış bilgi” meselesi değil, halk sağlığı için doğrudan tehdittir. Son dönemde Oytun Erbaş’ın kamuoyuna yansıyan ve tepki toplayan sözleri bunun en çarpıcı örneklerindendir:
“Kediler insanı eşcinsel yapar”,
“Tuzlu ayran otizme yol açabilir”,
“Türklere koronavirüs bulaşmaz”…
Bilimsel temeli bulunmadığı belirtilen bu söylemler, sadece gülüp geçilecek gaflar değildir; insanların tedavi tercihlerini, hayvanlara bakışını, çocukların beslenmesini etkileyebilecek tehlikeli iddialardır. Bilim; tahminle, reyting uğruna çarpıtılmış cümlelerle, magazinle yürütülemez. Sağlık iletişimini popüler şova dönüştüren her çıkış, bu ülkenin gerçek bilim insanlarına ve toplumun sağlık güvenliğine ihanettir.
Türkiye artık şunu yapmak zorundadır:
Bilgiyi eğlenceye, tıbbı sansasyona, sağlığı reytinge teslim eden bu düzeni durdurmak.
Çünkü unutmayalım:
Bilim çarpıtılırsa, toplum zehirlenir.
///////