Kim kimi yönetecek?

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devirme amacıyla bir araya gelen altı partinin geçenlerde kamuoyuna açıkladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi”, muhalif ittifakın seçimleri kazanması halinde Türkiye’nin nasıl yönetileceği konusunda kafaları iyice karıştırdı.

Öneride halk tarafından yedi yıl süreliğine ve bir kez seçilecek cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanarak “etkisiz” hale getirilmesi vaat ediliyor.

Altılı Masa’nın anayasa değişikliği önerisi, temel hak ve özgürlükler konusunda herhangi bir ciddi değişiklik getirmediği gerekçesiyle muhalifler tarafından da eleştiriliyor.

Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilecek olmasının parlamenter sisteme aykırı olduğu ve halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanının yine halk tarafından seçilmiş hükümetle ters düşmesinin krize yol açabileceğine dikkat çekiliyor.

Benim asıl merak ettiğim ise ortak aday çıkarabilirse muhalif ittifakın seçmenden adayına nasıl oy isteyeceği.

Farz edelim ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ittifakın adayı oldu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de başbakan olmak istediği biliniyor.

CHP seçmenine “Ey CHP’liler! Seçilmesi halinde yetkisizleştireceğimiz ve etkisizleştireceğimiz, partisiyle de ilişkisini keseceğimiz Genel Başkanınıza oy verin ki ülkeyi Akşener yönetsin” mi diyecekler?

Altılı Masa’nın en büyük partisi böyle bir şeyi kabul eder mi?

Bu arada şöyle bir ihtimal de söz konusu:

İttifakın adayı diğer partilerin desteğiyle seçimi kazanır ve cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra parlamenter sisteme dönme ve ülkeyi birlikte yönetme konusunda verilen tüm o sözler unutulur.

Yeni cumhurbaşkanı mevcut sistemle ülkeyi yönetir.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu seçilen adayın “Teşekkür ediyorum. Bana yetkiyi verdiniz, ama aceleye ne ihtiyaç var? Parlamenter sisteme geçmeyi beş yıl içinde gerçekleştiririz” diyebileceğine ve öyle bir durumda yasal olarak yapabilecekleri bir şey olmadığına dikkat çekmişti.

Acaba CHP’liler “Diğer partiler seçime kadar istedikleri hayalleri kurabilirler. Sorun değil. Adayımız seçimi kazandıktan sonra “Dün dündür, bugün bugündür” der, koşulların değiştiğini söyler işimize bakarız” diye düşünüyor olabilirler mi?

Özellikle ittifakın “Suyundan da koy” beklentisi içindeki küçük ortaklarının seçimlerden sonra dışlanmaları halinde “Kandırıldık” diyerek ağlaşmaktan başka yapabilecekleri bir şey yok.

Altılı Masa bugüne kadar seçimleri kazanmaları halinde en kısa sürede parlamenter sisteme geçmeyi vaat ediyordu.

Bugün ise sistem değişikliğinin o kadar da kolay olmayacağını kabullenmiş görünüyorlar.

Karamollaoğlu, 360’ın altında milletvekili çıkarmaları halinde mevcut sistemle ülkeyi yöneteceklerini söyleyerek, “Anayasa değişikliği yapılmadan Türkiye’yi sanki bir koalisyon hükümeti varmış gibi yöneteceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı’nın genel başkanlardan oluşan “eşgüdüm kurulu” ile yöneteceğini söyledi.

Diğer bir ifadeyle muhalif ittifakın adayı cumhurbaşkanı seçilmesi halinde “Altılı Masa’nın kuklası” olacak ve yeni bir vesayet sistemi kurulacak.

Altı lider aralarında anlaşmazlığa düşerse de nihai kararı masayı toplayan güç verecek ve sonuçta Türkiye o güç tarafından yönetilmiş olacak.