Kırılganlık da Bakım İster

Abone Ol

Hep güçlü görünmeye çalışmak, insanı en çok yoran şeydir.
Omuzları dik, sesi net, yüzü gülümseyen biri gibi yaşamak… İçin darmadağın olsa da, “iyiyim” demek. Çünkü yıllardır böyle öğretildi bize: Güçlü ol. Dik dur. Ağlama. Zayıf görünme.

Oysa kırılganlık da insana dair. Hatta en insani hâldir belki de. Ve tıpkı beden gibi, ruh da ilgiye, iltifata, şefkate muhtaçtır.

Bir gün kalkarsın, güne başlamak istemezsin. Ufak bir cümle kalbini kırar. İçinde tanımlayamadığın bir hüzün gezmeye başlar. İşte o anlarda kendine şunu hatırlatmalısın: “Bu da geçerli bir hâl.” Kötü hissetmek, tükenmek, ağlamak… Bunlar da yaşamın parçaları. Hiçbir duygu yanlış değil. Bastırılan her şey bir yerden çıkar. Bir gün sırt ağrısı olur, başka bir gün uykusuzluk... En sonunda huzursuzluk olur, adını koyamadığın bir boşluk.

Kırılganlık, zayıflık değildir. Aksine, hissetme gücünün kanıtıdır. Kırılan, hâlâ hissediyordur. Hâlâ canlıdır. Bu yüzden kendini suçlamak yerine, anlama yoluna git. “Neye kırıldım?” diye sor. Ve en önemlisi, cevabı dinle.

Kişisel bakım, yalnızca sağlıklı beslenmek ya da spor yapmak değildir. Hissettiklerini yaşamak da bir bakımdır. Kendine “bugün iyi değilim” diyebilmek, yüzüne maske sürmekten daha onarıcı olabilir. Çünkü şifanın ilk adımı, duygulara alan açmaktır.

Ve evet, insan bazen kırılır. Bazen düşer. Bazen susar. Ama her seferinde, kendine nazikçe yaklaşırsa, yeniden toparlanır.

Unutma, cam gibi kırılmak seni değersiz yapmaz. Aksine, içinin ne kadar zarif olduğunu gösterir. Ve kendine ne kadar şefkatli davranırsan, o kadar güçlü olursun. Çünkü gerçek güç, duygularını inkâr etmekte değil; onlara sahip çıkabilmektedir.