Komisyona akademik katkı

Abone Ol

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, planı programı doğrultusunda çalışıyor. Süreci derinleştiriyor, sağlamlaştırıyor, düzenliyor, topluma yayıyor, destek topluyor, önerileri biriktiriyor.

Komisyondan her an haber almamız, bütün detayları öğrenmemiz gerekmiyor.

Komisyon, 17 Eylül Çarşamba günkü 10. toplantısında dünyanın çeşitli yerlerindeki çatışma ve çözüm süreçlerini çalışan 9 akademisyeni dinledi.

Toplantıya, Prof. Dr. Havva Kök Arslan, Prof. Dr. Sevtap Yokuş Veznedaroğlu, Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, Doç. Dr. Çerağ Esra Çuhadar, Üsküp Büyükelçisi Fatih Ulusoy, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hüseyin Oruç, Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak, Doç. Dr. Vahap Coşkun ve Prof. Dr. Talha Köse katıldılar.

Akademisyenler, süreci kavramsallaştırmışlar, risklere işaret etmişler, teorik çerçeve çizmişler ve önerilerde bulunmuşlar. Değerli katkıları için, -beklemiyor olsalar da- her birine teşekkür ederiz.

*

TOPLANTIDAN BİZE KALANLAR

Akademisyenlerimizin analizlerini özetleyerek sunuyorum.

- 2013-2015 çözüm sürecinde tespit edilen altı risk alanı şunlardır: 1. Süreci yürütenlerin sürece farklı anlamlar yüklemesi, 2. İç politika gerilimlerinin sürece olumsuz etkisi, 3. Dil ve koordinasyon problemleri, 4. Kamu düzeninin ihlali, 5. Suriye politikasından doğan sıkıntılar, 6. Zamanın kötü kullanılması.

- Sorunumuzun kökeni biriciktir. Çözümü de biricik olmak zorundadır.

- Sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, bölgeyi düşünerek bir çözüm bulmak, tarih yapan liderler gibi düşünmek zorundayız.

- Süreci “Büyük Türkiye uzlaşışı” olarak tanımlayabiliriz.

- Konunun diplomatik boyutu, askerlik boyutu, ekonomik boyutu var. Birçok açıdan değerlendirmesi gereken bir sorunla karşı karşıyayız.

- Barış süreçleri biraz yavaş ilerleyen süreçlerdir. Kademe kademe, aktörlerin katılımıyla hızlanacaktır.

- Muhalefetin sürece katkı sunması, sürecin daha kalıcı hale dönüşmesi açısından çok önemlidir.

- Siyasi hesapların ve aktüel siyasetin ötesinde bir bakış açısı geliştirilmelidir.

- Negatif barıştan pozitif barışa geçilmezse barış kalıcı kılınamaz. (Negatif barıştan kastedilen, örgütün silah bırakacağını ilan etmesi ve bunun göstergesi olarak silahların yakılmasıdır. Pozitif barış, gerekli hukuki, siyasi ve sosyal şartların oluşturulmasıdır.)

- Sürecin topluma doğru biçimde ve iyi anlatılması çok önemlidir.

- Çözümün bir tarafa kazandırdığı ve bir tarafa kaybettirdiği hissiyatını önlemeli,

herkese yararlı olacağı görüşünü geliştirmeliyiz.

- Hassasiyetleri dikkate alan yapıcı bir dil kullanmalıyız.

- Türkiye’nin bütünü için demokratikleştirme ve insan hakları talep etmeliyiz. Hiçbir Kürt’e sırf Kürt olduğu için, hiçbir Alevi’ye sırf Alevi olduğu için herhangi bir şey verilemez. Hepsine, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları için bütün hakların verilmesi gerekir.

- Güven artırıcı önlemlerle tarafların güven duygusunu güçlendirmeliyiz.

- Siyasi aktörler eleştiriler karşısında sağlam durmalıdırlar.

- Elden geldiğince çok sayıda aktörü sürecin içine katmalıyız.

- İç politikadaki çekişmelerin sürece olumsuz etki etmemesi için çaba göstermeliyiz.

- Sürece zarar verme potansiyeli olan aktörlerin ’oyun bozucu’ hamlelerine karşı titiz ve dikkatli olunması gerekmektedir. Birçok barış sürecinde olduğu gibi, bu süreçte de bazı riskler mevcuttur. Muhtemel sorunlara karşı tedbirler alınmak durumundadır.

- Çözüme ulaşırsanız tarihe geçeceksiniz. Biz de destek veriyoruz ve çok heyecanlıyız.