“Kültürlü çocuğumuz kompozisyon yazamaz ama çok iyi slogan atar”

Abone Ol

Gezi tantanasının ilk günlerinden bir olay: Polis, Taksim’in ara sokaklarına taarruz ediyor. Biber gazından etkilenenler, çeşitli yerlerinden yaralananlar sağda solda bulunan otellere, restoranlara, diğer dükkanlara sığınmak istiyor. Bir kısım esnaf buna izin verirken, bir kısmıysa kapılarını kilitlemeyi tercih ediyor. Dünyaca meşhur “cafe” zinciri Starbucks da kapılarını kilitleyip eylemcileri içeri almayanlardan. Bunun ortaya çıkmasıyla birlikte internette Starbucks’ı boykot çağrıları yükselmeye başlıyor.

Dikkat: Genel itibarıyla antikapitalist bir çizgide ilerlediği öne sürülen eylemlere katılanlar, meğer o zamana kadar Starbucks’tan alışveriş yapıyormuş da, eylemcilere yardım etmedi diye boykot çağrısı yükseltmişler. Yani eylemcilere yardım etmediği için “Starbucks’ı boykot edelim” diyenlerin o zamana kadar Starbucks hakkında (“Kahveleri şöyle iyi, böyle iyi” dışında) pek bir fikirleri yokmuş. Dahası, o boykot çağrıları boyunca, Starbucks’ın kapitalizm süzgecinden geçirildiği dörtbaşı mamur bir fikre de rastlamadım.

Aynı cümleden olmak üzere, aynı “antikapitalist” kitlenin, banka reklamlarında boy gösterenlerle, bizzat banka patronu kimselerle yanyana yürümekte hiçbir beis görmemesi, hatta onlara övgüler sıralaması da ilginçtir.

Bir diğer olay, mevzubahis eylemcilerin atıf yapmaktan gurur duydukları “V forVendetta” filmiyle ilgili: Eylem alanlarında yaygınlaşan “Vendettamas-keleri”nden sonra, 2005 yapımı bu film birdenbire popüler hale gelmiş, internetin en aktif ve en büyük Türkçe altyazı sitesi divxplanet.com’da bu filmin altyazısı birkaç gün içinde en çok indirilenler arasına girmişti. Doğrudan okursak: Filmi izlemiş, beğenmiş ve eylemdeki tavrını bu filmin katkısıyla şekillendirmeyi düşünen bir grup var (“Bu çocuklar ne istediklerini gayet iyi biliyorlar” mı demiştiniz?) Filmi izlememiş, hatta filmden bihaber ama etrafından duydukları, gördükleriyle filmi izlemek isteyen bir grup da var (“Bu internet nesli gayet zeki, kültürlü ve bilgili” mi demiştiniz?) Tersten okursak: Filmin yapıldığı 2005’ten önce bu olaylar gerçekleşseydi mevzubahis eylemciler ne yapacaklardı, meçhul.

Benim de mensubu bulunduğum bu nesil internet neslidir, doğru. Fakat dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, internet bizi de bugüne dek öyle sanıldığı kadar bilgilendirmedi. Zaten saçma sapan bir eğitim cenderesinden geçtik, zaten öğrendiğimiz pek çok şeyi ÖSYM’nin kutucuklarını daha iyi doldurabilmek için öğrendik; buna ilaveten internette hızla akıp giden onlarca bilgi arasında hiçbir şeye tutunmadık; çünkü hem dermanımız kalmadı hem de o akıntıya kapılıp gitmek yorgunluğumuzu unutturuyordu. “Kitap?”, “Gazete?”, “Dergi?..” ne gereği var, hepsine internetten erişebiliyorduk. Filmleri de bir blog’da yazanlara göre izliyor, izlemiyor, beğeniyor veya beğenmiyorduk.

Emin olun, bu nesil, kendini tanıtacak, “giriş-gelişme-sonuç” ilkesine riayet eden basit bir kompozisyon dahi yazamaz. Daha da ileri gideyim:Bu nesil hiçbir ama hiçbir konuda girişi, gelişmesi, sonucu belli bir kompozisyon yazamaz.

“Gezi ruhundan” değil ama, bu cehaletten endişe etmekte fayda var.

Cenab-ı Allah, mübarek Berat Kandili vesilesiyle rahmet, bereket, mağfiret ve irfan yağmurları yağdırsın üzerimize.