Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ihya zamanı

Abone Ol

Geçtiğimiz hafta sonu günümüz, gündemimiz hep Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti oldu. Zira TEKNOFEST, 1-4 Mayıs tarihleri arasında ilk kez Lefkoşe’deki eski Ercan Havaalanında arz-ı endam eylerken Türkiye’nin desteğiyle inşa edilen yeni Cumhurbaşkanlığı, Cumhuriyet Meclisi, Başbakanlık ile Millet Bahçesi'ni bünyesinde barındıran yeni Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi de hizmete açıldı.

Ayrıca Türk Devletleri Teşkilatı’nın devlet başkanları ve dışişleri bakanları zirvesinden sonra gelen Aksakallar Konseyi'nin 17. toplantısı da Girne’de yapıldı. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Türkiye ile KKTC arasında 21 Mart 2025 tarihinde imzalanan “İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması” da 2 Mayıs 2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Tüm bunların tam da son günlerde KKTC merkezli yaşanan bazı gelişmelerin hemen akabinde olması ziyadesiyle önemlidir. Keza hatırlanacağı üzere nisan ayında AB ile bazı Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin imzaladığı anlaşma kapsamında; TDT’nin gözlemci üyesi olan KKTC’nin göz ardı edildiği ve adanın tek meşru temsilcisinin GKRY olduğuna hükmedilen BM’nin 541 ve 550 sayılarına atıf yapıldığı medyaya yansımış ve yoğun şekilde eleştirilmişti.

Avrupa Birliği’nin (AB) Orta Asya açılımı kapsamında, 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde AB ile Türk Devletleri Teşkilatı’nın bazı üye ve gözlemci üye ülkelerinin de yer aldığı ülkeler arasında (Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan) bir zirve gerçekleştirilmiş ve bu zirvenin sonunda AB ile bahse konu ülkelerle bir anlaşma imzaladığı duyurulmuştu. Anlaşma kapsamında AB’nin sağlayacağı 12 milyar avroluk bir yardım karşılığında bahse konu TDT üyelerinin GKRY’de diplomatik temsilcilik açacakları duyurulmuştu. Bu haberler üzerine TDT’ye yönelik yoğun eleştiriler yapılmış, bu anlaşmanın TDT’nin gözlemci üyesi olan KKTC’nin hukukunu yok saydığı ve bahse konu ülkelerin Türkiye’ye ve KKTC’ye ihanet ettiği şeklinde ifadeler kullanılmıştı. 

Ayrıca KKTC’de yaklaşan seçimler öncesinde birtakım hadiseler cereyan etmiş ve KKTC ile Türkiye arasındaki bağları zedelemeye, Türk halkının KKTC’ye bakışını değiştirmeye ve adadaki Türkleri de Türkiye’ye karşı kışkırtmaya matuf deli saçması eylemler gerçekleştirilmişti. Bunların en dikkat çekeni ise okuluna girmeye çalışan başörtülü bir kız çocuğunun öğretmenleri tarafından engellenmek istenmesi üzerine başlayan gereksiz laiklik tartışması olmuştu.

KKTC Bakanlar Kurulunun yaşanan gerilimi çözmek için, “Ortaokullar ile Ortaöğretim Kurumları İçinde ve Dışında Uyulacak Kurallar ve Disiplin Tüzüğü”nde değişiklik yaparak öğrencilerin başörtü ile okula girmeleri önündeki engeli kaldırması üzerine, olayların başlamasına sebep olan öğretmenlerin üyesi olduğu Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) ve yaklaşık 40 STK’nın katılımıyla bir miting gerçekleştirilmişti. Bu mitingde 28 Şubat zihniyetine benzer manzaralar sahnelenmiş olup “başörtüsü tüzüğü” ismi verilen son yasal düzenleme protesto edilmişti.

Bahse konu sendikanın Türkiye’nin Lefkoşe Büyükelçiliği önünde de bir eylem tertip edip Büyükelçimize “Go home” deme hadsizliği yetmiyormuş gibi, düzenlenen mitingde de Türkiye’nin adadaki rolüne ağır eleştiriler getirilmişti. 

Hem AB ile bazı TDT üyesi ülkeler arasında imzalanan anlaşmaya yönelik eleştirilere hem de Türkiye ile KKTC arasındaki bağlara zarar vermeye matuf eylemlere en anlamlı cevap ise girişte bahsettiğimiz şekilde hafta sonu gerçekleşen TEKNOFEST, açılışlar ve Aksakallılar Konseyi’nin toplantısı ile verilmiştir. Yürürlüğe giren İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması kapsamında sağlanan 19 milyar TL’lik kaynak ile de Türkiye’nin KKTC’yi ihya etme hamlesi tamama erdirilmiştir.  

Aslına bakılırsa bir teknoloji yarışması ve festivali olmaktan ziyade “millî teknoloji hamlesi” olduğu bizzat Selçuk Bayraktar tarafından vurgulanan TEKNOFEST’in KKTC’de gerçekleşmesi, KKTC’nin görünürlüğüne ve uluslararası tanınırlığına büyük katkı sağlamasına rağmen, adadaki bazı kesimlerin tıpkı Yunanistan ve GKRY gibi bundan rahatsız olmaları ve etkinliğin gerçekleşmemesi için mücadele etmeleri anlaşılır gibi değildir.

Ayrıca TEKNOFEST’in adaya getirdiği teknolojik imkânlar ile bırakacağı hafıza sayesinde, ada gençlerinin kısıtlı iş imkânlarının zenginleştirilmesi de mümkün hâle gelebilecektir. Zira etkinlik kapsamında kurulan iletişimlerin ve temasların ada gençlerine yeni kapılar açması işten bile değildir. Zaten bu yüzden de tüm karalama ve engelleme girişimlerine rağmen TEKNOFEST’e 225 bin kişi katılmış ve büyük bir coşku yaşanmıştır.

Yapımına 2022’de başlanan ve 639 bin 475 metrekarelik alanda inşa edilen, içerisinde yeni Cumhurbaşkanlığı, Cumhuriyet Meclisi, Başbakanlık ile Millet Bahçesi’nin yer aldığı Cumhuriyet Yerleşkesi ise 3 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teşrifleriyle açılmış olup hizmete giren yerleşke KKTC’nin kurumsallaşması kapsamında önemli bir aşamayı göstermektedir. Zira KKTC’nin ilan edildiği 1983 yılındaki kısıtlı imkânlarla tesis edilen mevcut binaların ziyadesiyle eskidiği ve son dönemde dillendirilen iki devletli çözüm önerisi kapsamında kifayetsiz kaldığı görülmekteydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış konuşmasında sarf ettiği, “Bugün bu topraklara bir mühür daha vuruyoruz. Kıbrıs Türk halkına muhteşem bir eser daha kazandırıyoruz… Cumhuriyet yerleşkesi Kıbrıs Türk halkının kararlılığının sembolüdür. Burası aynı zamanda haksızlık ve hukuksuzluklar karşısında bir devletin var olma iradesinin tezahürüdür. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ımızın kader ortaklığının da bir göstergesidir." şeklindeki sözler, anı en iyi özetleyen kelimler olmuştur.

TDT Aksakallılar Konseyi’nin 17. toplantısının Girne’de yapılması da TDT’nin Türkiye ve KKTC’ye ihanet ettiği şeklindeki tezvirata verilen en iyi cevap olmuştur. Zira bahse konu ülkelerin AB ile imzaladıkları anlaşma ile TDT kapsamındaki taahhütleri birbirinden farklı konular olup, buradan yol çıkarak ihanetten ve vefasızlıktan bahsetmek mümkün değildir. Kaldı ki bu ülkeler 1990’lı yıllardan beri GKRY’yi resmî olarak tanımakta olup GKRY’de açacakları diplomatik temsilciliklerin KKTC’yi tanımalarına engel olmayacağı ileride daha iyi anlaşılacaktır. Hatta KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın dediği gibi, “bu hamlenin ilgili ülkelerin KKTC’yi yakından tanımaları ve ilişki kurmaları için fırsat olabileceği” de unutulmamalıdır.

Türkiye’nin KKTC’yi ihyasının son adımı ise 2 Mayıs itibarıyla yürürlüğe giren İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması olmuştur. Zira bu anlaşma kapsamında; “KKTC’nin 2025 Mali Yılı Bütçe Yasasındaki yerel bütçe açığını azaltmak, kamu iktisadi teşebbüsleri dâhil tüm kamu kurum ve kuruluşlarının borç stokunun artmasını önlemek ve borç sürdürülebilirliğini sağlayacak mali disiplini güçlendirmek için bazı reformların ve yasaların hayata geçirilmesi” söz konusu olmuş ve bu kapsamda KKTC’ye 19 milyar TL’ye kadar hibe yardımı yapılmasına karar verilmiştir.

Metinden de anlaşılacağı üzere bu anlaşma KKTC’ye kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak önemli bir belge mahiyetindedir. Yapılacak reformlar sayesinde KKTC’nin kamu maliyesinin reforme edilmesi ve KKTC’ye yönelik olumsuz algının ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.

Görüldüğü üzere, Türkiye geçtiğimiz hafta Lefkoşa’da gerçekleştirilen TEKNOFEST’nin yanı sıra açılışı yapılan Cumhuriyet Yerleşkesi ve Girne’de toplanan Aksakallılar Konseyi toplantısıyla, KKTC’nin Türkiye ve TDT ile arasına nifak sokmaya matuf tüm hamleleri boşa çıkarmış ve iki ülke arasında yürürlüğe giren anlaşma kapsamında KKTC’ye sağlayan ilave kaynak ile geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de KKTC’nin yanında olacağına dair kuvvetli bir mesaj vermiştir.

Zira KKTC Türkiye için partiler üstü bir meseledir ve her türlü siyasi mülahazanın üzerindedir. Şimdiye kadar bu gerçekliği anlayamayanların son gelişmelerden sonra bunu idrak etmiş olmalarını umar, Türkiye’nin ve KKTC’nin ilelebet payidar kalmasını temenni ederim.