Lezzet kenti Konya e-ihracat atağında

Abone Ol

Anadolu’nun kalbinde, tarih ile üretimin, toprak ile alın terinin aynı sofrada buluştuğu bir şehir var: Konya. Yüzyıllardır Hazreti Mevlânâ’sıyla, manevi iklimiyle, mutfağıyla, üretim disipliniyle ve ticaret ahlakıyla da anılan bir kadim kent. İşte bugün bu ilimiz yeni bir kimlikle daha öne çıkıyor:

“Dijital ihracatın ve teknoloji tabanlı üretimin yükselen yıldızı”

Bir lezzet kenti Konya

Konya mutfağı, etli ekmekten fırın kebabına, bamya çorbasından yağ somununa uzanan geniş bir lezzet haritasına sahip. Bu harita, yerel sofraların yanında artık Türkiye’nin dört bir yanında ve yurt dışında da karşılık buluyor. Bu ziyaretimizde lezzetli yemeklerini tattığımız Konya Büyükşehir Belediyesine ait Kırkikindi Restoran bence gayet başarılıydı. Ancak bu köklü mutfak kültürünün simge adreslerinden biri ise hiç kuşkusuz İstanbul Pastanesi. Alt kısımda bu pastane ziyaretimi ve lezzetlerini bulabilirsiniz.

Konya’yı bugün farklı kılan yalnızca geçmişten gelen bu lezzet mirası değil elbette. Şehir, artık dijital ticaretin ve e-ihracatın da güçlü bir aktörü olma yolunda hızla ilerliyor.

İhracatın yeni yolu: Dijital kapılar

Celal Toprak başkanlığında ve Elif Aşlamacı Attepe genel sekreterliğinde Güvenilir Ürün Platformu, ana paydaşı Alibaba.com olan “İhracatın Kahramanları” projesi kapsamında Konya’da önemli bir buluşmaya imza attı. Konya Ticaret Odası ev sahipliğinde gerçekleşen bu program, yerelden küresele uzanan ihracat vizyonunun en somut ve etkileyici örneklerinden biri olarak kayda geçti.

Konya’nın üretim ve ihracat gücü

Açılış konuşmasını yapan Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Konya’nın Türkiye’nin en çok ihracat yapan ilk 10 ili arasında yer aldığını, kentte 3.500’ü aşkın ihracatçı bulunduğunu ve 97 ana sektörde 200’ün üzerinde ülkeye ihracat yapıldığını vurguladı. Ayrıca 1,7 milyar dolarlık dış ticaret fazlasının, Konya’nın üretim ve ihracat gücünü açık şekilde ortaya koyduğunu ifade etti. Dijital dönüşüme uyum, lojistik kabiliyetler ve deprem güvenliği yüksek arazi yapısı da Konya’nın önemli avantajları arasında gösterildi.

Programın ana paydaşını temsilen konuşan Alibaba.com’un Türkiye dahil bir çok ülkeyi kapsayan Bölge Müdürü Michael Yu, Alibaba.com’un Güvenilir Ürün Platformu ile birlikte yürüttüğü bu projenin, üreticilerin sahadaki ihtiyaçlarını doğrudan dinleyerek pratik ve uygulanabilir çözümler üretmeyi hedeflediğini belirtti. Doğru strateji ve doğru kanallarla Türkiye’deki üreticilerin küresel ticarette gerçek birer “ihracat kahramanı” olabileceğini vurguladı.

Etkinliğin eğitim bölümünde üreticilere;

e-İhracat sistemleri, devlet teşvikleri, dijital pazarlama tüyoları, ihracatı hızlandıracak uygulamalar hakkında kapsamlı sunumlar yapıldı. Bu bölümde Ticaret Bakanlığı Türkiye İhracatçılar Meclisi e-İhracat Uzmanı Ali İhsan Bars, Alibaba.com müdürü Nilay Uzuner ve Alibaba.com girişimcisi altın eğitmeni Hacı Ali Küçüksakarya konuşmacı olarak yer aldı. Projeye MÜSİAD Konya, ASKON Konya, Konya Teknokent, KONSİAD ve Konya’nın yükselen teknoloji firmalarından Armiya Teknoloji tam destek verdi.

Kadın girişimciler de bu dönüşümün parçası

Konya buluşmasında kadın girişimciler için özel bir oturum da gerçekleştirildi. Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer ve TOBB Konya Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Meryem Betül Özkardeş’in katılımıyla yapılan toplantıda, kadın girişimciliğinin desteklenmesi konusunda görüş alışverişi yapıldı. Bu adım, e-ihracatın yalnızca ekonomik değil, toplumsal dönüşüm aracı olarak da kurgulandığını gösterdi.

“Armiya Teknoloji” Konya’nın dijital yüzü

Toplantıda ve Konya seyahatimizde bir an olsun yanımızdan ayrılmayan Ali İhsan Tuğ ve Özgen Kart’ın şirketi Armiya Teknoloji, Konya’nın artık tarım, sanayi ve gıda üretiminin yanında teknoloji üretimiyle de anılmaya başladığının önemli bir göstergesi. Yerel sanayi ile yazılım ve dijital altyapıyı buluşturan bu tür şirketler, Konya’nın klasik üretim gücünü küresel pazarlara uyarlayan yeni nesil aktörler olarak öne çıkıyor. e-İhracat ekosistemine verilen bu destek, yalnızca ürün satışı değil, bilgi ve teknoloji ihracatının da önünü açıyor zannımca.

İstanbul Pastanesi

Konya’da nesiller boyu süregelen tatlıcılık geleneğinin yaşayan belleği olan İstanbul Pastanesi, sadece şekerle unun buluştuğu bir dükkân değil; şehir hafızasının da önemli bir taşıyıcısı. Özellikle klasik şerbetli tatlılar, pastacılık ürünleri ve Konya’ya özgü reçeteleriyle, gastronominin ticari bir değere nasıl dönüştüğünün en sade örneklerinden biri. Bu tür köklü işletmeler, bugün Konya’nın gastronomi markalaşmasının temel taşlarını oluşturuyor.

“Biz çiftçi olmayacağız” diyen çocuklardan Konya’nın tatlı hafızasına

Konya’nın cadde belleğinde bazı dükkânlar bulunur. Vitrininden bakınca sadece tatlı görürsünüz ama arkasında koca bir hayat durur. İşte İstanbul Pastanesi onlardan biri. Bugün tezgâhında profiterol, ekler ve kahve kokusu yükselen bu dükkânın hikâyesi, aslında bir kaçışla başlıyor:

“Biz çiftçi olmayacağız!”

Bu cümle, üç kardeşin kaderini değiştiren cümle. İmdat Sütçü, Recep Sütçü ve Yener Sütçü… Biri 9, biri 10, diğeri 12 yaşında. Ellerinde ne sermaye var ne de bir meslek. Sadece köyden ve kader olarak önlerine konmuş çiftçilikten kaçma kararlılığı var. Bu küçük yaşlarda alınmış sert bir karar… Bugünden bakınca romantik duran ama o günlerde hayatta kalma sınavı.

Akrabalarının kurduğu Ankara Pastanesi’nde deneyim

“İmalata girin” deniyor çocuklara. Gözlerinin feri bulaşık suyunda, hamurun içinde, fırının hararetinde büyüyor. Üç kardeş tam 15 yıl aynı imalathanede yoğruluyor. İçlerinden biri, İmdat Sütçü, el becerisi ve iletişimiyle fark edilince kasaya alınıyor; diğer iki kardeş imalatta kalıyor. Ustalıkları da orada başlıyor zaten: unla, şekerle, sabırla…

Yıllar geçiyor. Çocukluk kaçışı gençlik cesaretine dönüşüyor. Çalıştıkları yerden ayrılıyorlar. Tam o sırada bugünkü dükkânın olduğu yer boşalıyor. “Kendi işimizi kuralım” diyorlar. Ama isim meselesi önemli. Konya’da zaten “Ankara Pastanesi” var; o isim dolu. Derken İmdat Sütçü’nün gençlikte İstanbul’a gidip altı ay çalışmış olması hatırlanıyor.

Ve karar veriliyor:

“O zaman biz de İstanbul Pastanesi olalım.”

Böylece İstanbul’un adı Konya’nın kalbine yazılıyor.

2. kuşak Hakan Sütçü

Bugün bu tezgâhın başında ikinci kuşak var: Hakan Sütçü. Sohbet ederken sesi sakin, anlatımı net. Soruyorum:

— “En öne çıkan ürününüz hangisi?”

Cevap tereddütsüz:

— “Profiterol.”

Ardından ekliyor: “Özel yapıyoruz.”

Zaten Konya’da “ekler” denince akla İstanbul Pastanesi gelmesi boşuna değil. Öyle ki şehirde “ek dediğimiz şeyin karşılığı İstanbul Pastanesi’dir” diye bir söz var. Bu bir reklam sloganı değil; yılların sessiz pazarlaması.

Vitrinde bir de ismiyle dikkat çeken bir tatlı duruyor: İstanbul Tatlısı. Portakal kabuğundan yapılıyor. Hafif, şekerpareyi andırıyor. Hakan Sütçü gülerek anlatıyor:

“Niye alındığını bazen ben de çözemiyorum ama hanımefendiler yıllardır alıyor.”

Yaklaşık 50 yıldır aynı tarif, aynı sadakat.

Ve kahve…

Burada kahve sıradan bir içecek değil. Çekirdeği İtalya’dan geliyor. Makinesi dahi oradan. Hakan Sütçü, kahveye dair iddiasını Almanya yıllarına dayandırıyor:

“Türkiye’deki en iyi kahvelerden biri.”

Dondurma tarafında ise benim de dikkatimi çeken bir lezzet var: Yoğurt-portakal. Sütçü, net bir ifadeyle “Benim favorim!” diyor.

Özetle;

Bir şehir düşünün…

Hem tandır ateşinin başında duran ustasıyla,

Hem de bilgisayar ekranının karşısında dünya pazarlarını hedefleyen mühendisleriyle büyüyor.

İşte Konya’nın e-ihracat atağı tam olarak budur:

Geçmişin lezzetiyle, geleceğin teknolojisini aynı potada eritebilme cesareti.