M. Kemal’in İçki Sofrası Ve İçki İçmeye Teşvik Ettiği Çocuklara Dâir !.. (2)

Abone Ol

Bir önceki yazımda M. KEMAL’İN İÇKİ SOFRASI VE İÇKİ İÇMEYE TEŞVİK ETTİĞİ ÇOCUKLARA DÂİR !.. (1)’de sizlere Ankara Bira Fabrikasının kurulma maksadından ve M. Kemal’in yakın dostlarının ağzından kendisinin içki sofralarına dâir gözlemlerini nakletmiştim. Şimdi ise içkinin halka ve küçük çocuklara nasıl teşvik edildiğinden bahsedeceğim.

İÇKİ’NİN HALKATEŞVİK EDİLMESİNE DÂİR

Bu başlığın altını çok yazıyla doldurmaya gerek yok zaten reklam afişleri her şeyi apaçık ortaya koyuyorlar. İşte size bahr-i bipâyan (ucu bucağı olmayan) bu reklam teşvikinden birkaç misal: 

İÇKİ’NİN ÇOCUKLARA VE AİLELERE TEŞVİK EDİLMESİNE DÂİR

Yıllardır M. Kemal kucağındaki kız çocuğuna içki içirdi mi içirmedi mi tartışması yapılıyordu. Reis-i Cumhurumuzda bu meseleyle ile ilgili bir açıklama yapınca yine gündeme geldi. Bu meseleyle ilgili öncelikle resimler ve sorasında birinci ağızdan bu işin hakikatini ortaya koyacağım.

Halka biranın ekmekten farksız bir şey olduğu, Süt ile bira arasında besin değerleri açısından denk birer içecek oldukları anlatılmaya çalışılıyor, buna inanan aileler de çocuklarıyla birlikte içki sofralarında neşeli ve mutlu bir “Aile Saadeti(!?)” yaşıyorlar.

Ülkü Adatepe

Kemal’in kucağında elinde bira şişesiyle oturan çocuk Ülkü Adatepe yani M. Kemal’in manevi kızı hani şu Bira fabrikası arazisinin içerisinde mimari açıdan ve fabrikaya yakın konumu itibariyle daha farklı olan evin sahibi.Kemal birayı hafif bir halk içkisi olarak yaymak istediğini, halkın içkisiz kalmaması için Bira fabrikasını inşaa ettirdiğini daha önce söylemiştik zaten. Her insanın yapacağı gibi O da iyiliklerini yapmaya en yakınlarından başladı.

Mina Urgan

“ (…) Hanımefendi, bu çocuk kim?” diye sordu. Annem de “kızım, efendim” demek zorunda kaldı. Mustafa Kemal, karşıma geldi, elini uzattı. Ben de elini öpeceğime, sıkı sıkı tutup, salladım. Annem, “öp” dercesine, belli belirsiz bir hareket yaptı. Mustafa Kemal, bunun da farkına vardı. “Hanımefendi, o benim arkadaşım, elimi neden öpsün ki?” dedi. Sonra, “yiyecekmiş gibi, neden öyle bakıyorsun bana?” diye sordu. “Efendim, sizi daha önce hiç görmemiştim de ondan” dedim. Mustafa Kemal, “görmedinse senin kabahatin”. Çankaya’daki evimi bilmiyor musun? Oraya pekâlâ gelebilirdin. Artık beni tanıyorsun. Canın istediği vakit oraya gel, beni görmek istediğini söyle” dedikten sonra, yaşım, gittiğim okul, hangi oyunları sevdiğim, kitap okumaktan hoşlanıp hoşlanmadığım, büyüyünce ne olmak istediğim konusunda bir sürü soru sordu.

Derken orkestra bir vals çaldı. “Gel, seninle dans edelim” dedi. Benim vals filan bildiğim yok. Bana öğretmek için, biraz çaba gösterdi; ama gene de beceremiyordum. “Sen bu işi yapamayacaksın” diyeceğine, “ben senin için fazla ihtiyar bir kavalyeyim. Yaşına uygun genç bir kavalye bulalım sana” dedi. Çevresini gözden geçirdi; on dört on beş yaşlarında bir oğlan buldu. Hızla boy attığı için pantolon paçalarıyla ceket kolları kısa kalmış, sivilceler içinde, en nankör yaştaydı zavallı oğlan. Ona dans etmesini bilmediğimi söyleyip, Mustafa Kemal’in peşinden büfeye gittim. “Oğlanı pek beğenmedin galiba” dedi ve bana bir kadeh şampanya verdi. İlk alkollü içkimi Mustafa Kemal’in elinden içtim böylece. Şampanya hoşuma gitmişti. Büfenin arkasındaki garsondan tam ikinci kadehi istiyordum ki, annemle üvey babam tepeme dikildi. Vaktin geç olduğunu, uyumam gerektiğini söyleyerek, beni oradan aldılar. Ankara Palas’ın kapıcılarından birine teslim edip, bir otomobile bindirdiler. Ama ben götürülmeden önce, Mustafa Kemal o güzel elini kaldırmış, “seni Çankaya’da beklerim, unutma” demişti.” [Minâ Urgan – Bir Dinozorun Anıları (Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul/Mart 1998, 78.Baskı: İstanbul/Mart 2013, Sayfa: 157-158)]

Son söz olarak solcu kalemşorlare (çocuklara içki içirilmedi vb. iddialarda bulunanlara) şu videoyu seyretmelerini tavsiye ediyorum ki birinci ağızdan hakikati öğrensinler ve cahilliklerini gidersinler diye.

Not: Bu meseleyle ilgili sevgili dostum Hasret Yıldırım’ın Yeni Söz Gazetesinde yayınladığı “Erken Devir Cumhuriyet Modernizm’inde Bira ve Toplum Dejenerasyonu” ve “Cumhuriyet rejiminin resmi icraatı: İçki teşviki” yazılarını okumanızı tavsiye ederim.