Mahmut Kanık’a vefa

Abone Ol

Yedi İklim dergisi Aralık 2020 sayısını geçtiğimiz aylarda ahirete yolcu ettiğimiz Mahmut Kanık hocamıza ayırmış. Tefekkür dünyamıza yaptığı tercümelerle önemli katkıları bulunan merhum hocamıza gösterilen bu vefa bir başlangıç olsun diliyorum. Çünkü Mahmut Kanık’ın her biri alanında ilklerden olan tercümelerinin ve ömrünün sonuna kadar koruduğu duruşunun yeni nesiller tarafından da anlaşılması gerektiğine inanıyorum. Kendisiyle en son vefatından birkaç hafta önce -hastanede ziyarete izin verilmediği için- telefonla görüşmüştük. O her zamanki samimi ve heyecanlı üslubuyla yaklaşık yarım saat konuştuğumuzu hatırlıyorum. Hocamızın bu dinç hali beni oldukça sevindirmişti. Mutad olduğu üzere edebiyattan, sanattan, tercümelerden ve gönülden bağlı olduğu Sezai Karakoç’tan konuşmuştuk. Rahatsızlığından önce son programı da birlikte yapmıştık. Rene Guenon üzerine gerçekleştirdiğimiz programda yaklaşık iki saat engin birikimini bizlerle paylaşmıştı.

Üniversiteden de hocam olan Mahmut Kanık’ı yaklaşık 20 yıl önce tanıdım. Gıyaben tanışıklığım ise lisede okuduğum Güvercin Gerdanlığı isimli eserle olmuştu. Bu kitap lise yılları boyunca elimin altında duran önemli eserler arasında yer aldı. Yine lise yıllarında okuduğum ve adeta çarpıldığım Guenon’un eserlerinde de mütercim olarak Mahmut Kanık imzası vardı. Çok sonraları Guenon’u çevirmenin her yiğidin harcı olmadığını anladığımda hocamıza olan saygım bir kat daha artmıştı. Sadece çeviri değildi yaptığı; eseri adeta yeniden kaleme almaktı. Güvercin Gerdanlığı için yazdığı 70 sayfalık önsözü okursanız bana hak verirsiniz. Hocamızın Guenon, Schuon, İbn Arabî, Hamidullah, Delcambre, Rimbaud gibi pekçok isimden gerçekleştirdiği tercümeleri düşünce dünyamızı kuran temel kitaplardır.

1951 yılında Kırşehir’in bir köyünde doğan Mahmut Kanık küçüklüğünden itibaren okuma sevdasına tutulanlardandır. “Okumak için kitap bulamazdık” deyişi buna işaret ediyor. Baba adı Bayram anne adı Zeynep… İlk etkilendiği isim köyün âlimi Hüseyin Hoca… Hem hitabetiyle hem de meselelere olan vukufiyetiyle bu küçük köy yaşamına hayat veren isimlerden biridir Hüseyin Hoca. Sonra da İlkokul öğretmeni… Belki de hayatının dönüm noktasına imzasını atmıştır ilkokul öğretmeni. Köylü çocukların tek şansı olan yatılı okul sınavlarına hazırlayarak küçük Mahmut’un okumasına vesile olan ve sonuna kadar bu işin peşini bırakmayan bir güzel insan. Kayseri’de devam eden eğitim hayatı Kanık için temellerin atıldığı anılarla doludur. Sonrasında ise Erzurum Edebiyat/Fransız Filolojisini birincilikle bitirir. Üniversitedeyken Türkoloji derslerini de takip etmeyi ihmal etmez. Kanık, hayatını anlatırken başta Kaya Bilgegil olmak üzere pek çok hocasından minnetle bahsederdi. Kendisini oldukça şanslı bir öğrenci addetmesinin temelinde bu hocaların varlığı yatmaktadır. O sıralar yakın arkadaşı olan Ersin N. Gürdoğan, Beşir Atalay, Beşir Ayvazoğlu gibi isimler hayırla bahsettiği dostlarından birkaçıdır. “Dosta ihtiyacı olanın dosta istidadı olması lazımdır” demesi de bundan olsa gerek. Askerliğini yapmak üzere geldiği Bursa Işıklar Askeri Lisesinde kendisini ziyarete gelenleri hiç unutmayacaktır. Subay kıyafetiyle koridora çıktığı o gün karşısında duran isimler; Ahmet Kot, Osman Bayraktar, Hasan Aycın ve Vedat Şahin’den başkası değildir. Aynı günlerde Bursa Ulu camiinde Kayseri’den hocası olan Süleyman Uludağ ile karşılaşacaktır. Nasip bu ya, Süleyman Uludağ camide gördüğü bu eski öğrencisine yeni kurulan İslam Enstitüsü’nde hocalık teklif edecektir. Tüm bu tevafuklar sonrasında Mahmut Hoca Bursa’da kendini bulmuştur.

“İlimsiz sanat temelsiz duvara benzer” diyen hocamıza göre “Azimle sabırla kendi sanat ve edebiyat dünyamızı ihya etmeliyiz. Geçmişimiz bu manada zengindir. Geçmişin bir envanterini çıkarmak ve geleceğe yönelik yeni makamlar ihdas etmek çok önemlidir. Böylece mazi-hal ve istikbal şimdiki zamanda birleşecektir. Bu nedenle vaktin kıymetini iyi bilmek gerekiyor.” Her dönemde bir üstadı olduğunu belirten Mahmut Kanık Hocanın hayatında ahde vefa önemli bir yer tutardı. O’nun için Mehmet Akif, Sezai Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek ve Osman Yüksel Serdengeçti gibi dava adamları saygıdan da öte bir bağlılıkla anılması gerekenler isimlerdir. Mahmut Kanık Hoca sanat ve edebiyata olan tutkusunu şu cümle ile vurguluyordu; “Aslında bütün mesele klasik İslam Sanatlarının ihyası ve inşasıdır”. Yetiştirdiği evlatları Zinnur ve Nurullah’ın Klasik Türk Musikisi alanında ilerlemesi hocamızın bu idealini hayata geçirdiğinin göstergesidir. Kanık’ın, “Diriliş”, “Yedi İklim”, “Hece”, “Bürde”, “İpek Dili”, “Kitap Dergisi”nin de aralarında bulunduğu çok sayıda dergide yazıları yayımlandı. Arapça, Fransızca, İngilizce ve Farsça bilen Hocamız şair yönüyle de biliniyordu. Bu anlamda Yedi İklim dergisinin Aralık sayısını Mahmut Kanık’ı tanımak için güzel bir vesile kılabilirsiniz. Hocamızın mekânı cennet, makamı âli olsun.