Malazgirt ruhu, Kudüs ittifakı

Abone Ol

Türkiye tarihi günler yaşıyor. Menderes’e darbe yapan ABD/NATO Gladio’nun darbecilerinin kurduğu FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine karşı kazanılan zaferin dokuzuncu yılını hüzün ve gururla geride bıraktık.

Yine Demirel’e darbe yapan NATO/Gladio’nun darbecilerinin kurduğu PKK terör örgütünün 11 Ekim’de silahlarını yakmasının mutluluğunu yaşıyoruz.

Terör örgütü, Süleymaniye’de bir grup teröristin silahlarını yakmasıyla silah bırakma sürecini fiilen başlatmış oldu. 11 Ekim 2025 tarihi sadece Türkiye için değil, Orta Doğu ve dünya için de tarihi bir gündür.

Türkiye, terör belasından kurtulduktan sonra ekonomisi, savunma sanayisi ve toplumsal birliktelik gücü ve enerjisiyle bölgesinde ve dünya sahnesinde daha güçlü yer alacaktır.

Lider bir Türkiye, Orta Doğu’yu terör bataklığına çeviren emperyalist batılı ülkelerin karşısında “küresel bir güç” olarak çıkacak ve Orta Doğu’ya huzur getirecektir.

Güçlü bir Türkiye, batılı emperyalist ülkelerin zayıf ülkelere ve mazlum halklara yönelik zulümlerinin önünde sarsılmaz bir

Bunun nasıl gerçekleşeceğini Cumhurbaşkanımız Erdoğan şu açıklamasında açık bir şekilde Türkiye’ye, Orta Doğu’ya ve dünyaya ilan etti; “Tarih tekerrür ediyor. Türk ile Kürt aralarında engel olmaksızın tekrar muhabbetle kucaklaşıyor. Bugün Malazgirt ruhu, Kudüs ittifakı, İstiklal Savaşı’nın nüvesi yeniden şekilleniyor. Bugün büyük ve güçlü Türkiye’nin şafağı söküyor. Bu ülkenin her bir vatandaşı ister Türk ister Kürt ister Arap ister Alevi olsun, devlet karşısında birinci sınıf vatandaştır. Türkiye Cumhuriyeti hepimizin ortak yuvası, çatısıdır. 86 milyon biriz, beraberiz, ezelden ebediyete kadar kardeşiz.”

Malazgirt ruhu, 1071’de Kürtlerin Alparslan’ın ordusuna katılmasıyla Anadolu’nun kapılarını bize açmıştı.

Kudüs ittifakı, Türklerin, Kürtlerin ve Arapların ittifakıyla 1187’de Kudüs’ün kapılarını 88 yıl sonra yeniden Müslümanlara açmıştı.

Terör örgütünün silahlarını yakması Malazgirt ruhu ve Kudüs ittifakının ilk adımı olmuştur. Bu ruhun ve bu ittifakın tarihte neler yaptığını tüm dünya bilmektedir.

Bu ruha ve bu ittifaka sadece Türkiye’nin değil tüm İslam ülkeleri ve dünyanın ihtiyacı var!

Bundan emperyalist batılı ülkeler ve siyonist İsrail ile içimizde bunların taşeronluğunu yapan siyasi partilerin ve medya organlarının rahatsızlık duyduğunu biliyoruz.

CHP, terör örgütünün silah bırakmasından rahatsız. Özgür Özel’in “Sürece destek verecek misiniz?” sorusuna verdiği cevaba bakınca bunu anlıyoruz; “Kayyum atadığın belediyeleri geri vereceksin, sonra müspet katkı yapılacak.”

DEM ve PKK içinden de özellikle siyonist İsrail, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin kışkırtmasıyla sürecin akamete uğraması için eylem ve söylemlerde bulunanlar olacaktır.

Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan’ın; “Ağabeyim görüşmemizde Rojova’da Kürtler asla silah bırakamaz dedi.” yalanına sürece karşı olan partiler ve medya organları dört elle sarıldı. DEM’in bunu yalanlaması bu terör destekçisi, Türkiye düşmanı parti ve medya organlarını durdurmayacaktır.

Aslında sürecin CHP’nin de İyi Parti’nin de diğer ufak tefek proje muhalefet partilerinin de desteğine ihtiyacı yok. Engel olmasınlar destekleri kendilerine kalsın.

Kamuoyu araştırmaları halkın %80’nin süreci desteklediğini gösteriyor. Milletin muhalefet partilerinden çözüme destek olmaları gibi bir beklentisi yok. Millet diyor ki; “Gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz.”

ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın; “SDG’nin bazı beklentileri olabilir. Ancak biz onlara bir devlet kurma hakkı borçlu değiliz.” sözü “silah bırakma sürecinin” ne kadar kıymetli olduğunu ve ne anlama geldiğini tüm Kürt halkına ve özellikle de DEM seçmenine her şeyi anlatıyor olmalı!