Meçhul Hikaye

Abone Ol

Yeryüzüne ayak basmış her faninin, istese de istemese de yazmakta olduğu bir hikayesi var.

Doğumla atılan ilk imza ile ölümle konulacak son nokta arasında geçen, adına "ömür" dediğimiz o meçhul serüven...

Nerede başladığını az çok biliriz de; nerede, ne zaman ve en önemlisi nasıl nihayete ereceğini bilmediğimiz bir senaryonun başrolündeyiz hepimiz.

Zaman denilen o hızla dönen çarkın içinde, kendi hikayemizin satırlarını dokuyoruz.

Asıl mesele, o son sayfa kapandığında geride nasıl bir hikaye bıraktığımızdır.

Sayfalar dolusu telaş ve boş laf mı, yoksa okuyanın (şahit olanın) yüreğine dokunan, hayırla yad edilen anlamlı satırlar mı?

Bütün gayemiz, yoldan geçerken etrafını kırıp döken değil, "güzel kalpli bir insan" olarak iz bırakabilmek olmalı.

Öyle yaşayabilmek ve vakit tamam olduğunda o güzellikle emaneti teslim edebilmek...

Dünya sahnesinden çekildiğimizde, ardımızda bıraktığımız mal mülk değil, gönüllerde bıraktığımız o hoş seda kalacak.

Hani derler ya, nasıl başladığından ziyade nasıl bitirdiğin önemlidir diye; hakikaten de öyledir.

Son perde, oyunun bütününü mühürler adeta.

Ancak şu ince çizgiyi de hatırdan çıkarmamak gerek: Hikayenin nasıl bittiği, ekseriyetle o hikayenin nasıl yazıldığıyla, yani nasıl bir ömür sürüldüğüyle de göbekten bağlıdır.

O kadim hakikat ne güzel ihtar eder bize: "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz..."

Hayat bir alışkanlıklar silsilesidir ve son nefes, genellikle bir ömür boyu biriktirdiğimiz niyetlerin ve amellerin son tezahürüdür.

Ama insanoğlu bu, aciz ve değişken.

Bazen bakarsınız, hikayesi muazzam, parlak başlayanlar finalde hüsrana uğrayabiliyor.

Ya da tam tersi; eğri büğrü, karanlık başlayan hayatlar, son virajda bir tövbe ile, bir idrak ile öyle bir toparlanıyor ki, gıptayla izlenen, rahmetle anılan bir vedaya dönüşebiliyor.

Bu bizim görebildiğimiz, bizim şahit olduğumuz kadarıyla elbette...

Zahire aldanmamak lazım, kalplerin özünü bilen, hikayenin tamamına hakim olan yalnızca Yaradan’dır.

Bu yüzden "ne oldum" dememeli, "ne olacağım" demeli insan; son nefese kadar bu idrak ile yaşamalı.

Rabbim hepimize, Zatının razı olacağı bir hayat sürmeyi ve o son vedası güzel, alnı ak bir yaşamı nasip eylesin.

Bize ve tüm sevdiklerimize hayırlı, imanlı sonlar dilerken; bu meşakkatli dünya imtihanından göçüp gitmiş tüm geçmişlerimize de Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.

Şu hayat sahnesinde en nihayetinde iki rol var: İbret olmak da var, ibret almak da...

Akıllı olan, başkasının hikayesinden ibret alıp kendi hikayesini güzelleştirendir.